✾ 93.

41 4 1
                                    





GECE AVCISI

Hiç beklenmedik tuzaklarla çevrilidir etrafımız. Kimi uzaklardayken kimi gözümüzün önündedir ama bilmeyiz, görmeyiz.

Hiç beklenmedik insanlar yaralar bizi, kimi zaman bilerek kimi zaman istemeyerek ve hiç beklenmedik anlarda vuruluruz en hassas köşelerimizden. Kimi bir kıymık acısı, kimi hançer...

Arabadan inip eve yöneldiğimde şafak sökmek üzereydi. Gün boyu haber beklediğim için harekete geçememiştim fakat gece Emir görmeden evden çıkmıştım. O pisliğin kardeşime zarar vermeyeceğinden emin olmak zorundaydım. En yakını dediği adam tüm adamlarıyla beraber ortadan yok olmuştu. Bunun altında bir şeyler yattığını mutlaka anlamış olmalıydı ve bu kardeşim için büyük riskti. Artık bir dakika bile kaybedecek zamanımız yoktu. Tamamen bu işe odaklanmalı ve onu kurtarmalıydık.

Mümkün olduğunca sessiz olmaya çalışarak anahtarı sokup çevirdim. Kapıyı açıp içeri girdiğim anda karşımda dikilen Emir Asude ve Uygar üçlüsünü görünce gözlerim irice açıldı. Kapıyı ayağımla kapayıp bir adım içeri ilerledim.

"Nerdesin sen?" diye kükreyen Emir bana hızla yaklaştığımda eli ensesini kavrıyor bir yandan da sıkıyordu.

"Çok merak ettik." diyen Uygar daha sakin bir şekilde ferahlamış bir ifadeyle kendini koltuğa bıraktı. Asude gözlerini çekip Uygar'a sokulduğunda ben bakışlarımı onlardan çekip Emir'e baktım.

"Küçük bir işim vardı. Halletmem gerekliydi. Rahatsız etmeden çıktım ve geldim. Neden uyumuyorsunuz?"

"Sence neden Asel?" diye kükreyen Emir cevap beklemeden hızla odaya ilerledi ve kapısını çarptı. Yüzümü buruşturup Uygar'a bakarak "Çok mu öfkelendi?" diye sordum.

"Deliye döndü." Yüzünü sıvazladı. "Yaklaşık iki saat dışarıda seni aradı. Yeni gelmişti ki sen geldin. Bana bari haber verseydin."

"Uygar ben sizi rahatsız etmek istemiyorum. Beraberiz tamam ama benim özel halletmem gereken işlerde var." Burnumdan soludum ve tahammülsüzce gözlerimi devirdim. "Neyse, kusura bakmayın. Gidip yatın." diyerek ayaklarımı sürüye sürüye Emir'in odasına ilerledim.

İçeride elini ceplerini sokmuş camdan dışarıyı izlerken geldiğimi duymasına rağmen dönmemişti bile. Gerçekten sinirlenmiş olmalıydı.

"Bunu kesmen gerek." dedim üzerimdeki montu çıkartırken. Sakin konuşmaya çalışıyordum.

"Sen neyden bahsediyorsun?" diye bana döndüğünde ölümü çağırırcasına bir bakış attı. Çatık kaşları alnının ortasında bir çizgi oluştururken umursamıyor gibi yapıp montu kenara fırlattım. Ardından fermuarımı açarak pantolondan kurtulmak istedim fakat Emir bana yaklaştığı için yarıda kestim.

"İnsanları bu şekilde rahatsız etmeyi bırakman gerek. Bu zamana kadar yalnızdım ben Emir. Bu kadar telaşlanmana gerek yok."

Elini cebinden çıkarıp yumruk yaptığını gördüm ama umursamadım. İlerleyip onun dolabını açarak bol bir şeyler aradım. Ferah bulduğum bir şortu alarak tekrar ona döndüm.

"Bunun acısını zaten fazlasıyla çekiyorum." Gözlerimin içine bakıyordu.

"Neyin?" diye sordum sakinlikle ve bakışlarımı ondan ayırmadan hafif eğilip pantolonumu çıkarmaya koyuldum. Durdu. Yutkundu ve davranışımı görmezden geldi.

"Seni yalnız bırakmış oluşumun acısını." Alayla güldüm. Pantolondan tamamen kurtulduğumda şortu ayaklarımdan geçirip giyindim.

"Haberin bile yoktu." dedim doğrulup ona bakarken. Yüzü çok gergindi ve daha fazla gerilmesini istemediğim için oldukça sakin davranıyordum. İşaret parmağımla göğsüne birkaç kere vurdum. "Sen Emir Kayahan, güzel adamsın vessalam ama her şey senin elinde olmuyor." Hemen ardından arkamı döndüm. Dolabın içinden bu kez de bir tişört alarak üzerimdeki ince kazaktan kurtuldum. Yarı çıplak Emir'e arkam dönükken tişörtü boynumdan geçirip indirdim.

TEHLİKELİ İNTİKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin