***Saçımı tepemden rast gele toplayıp üzerime bir hırka geçirdim. Giydiğim siyah eşofman altının ipini bağlayarak akan burnumu çektim. Dün ıslak saçlarımla kesinlikle yatmamalıydım. Burnum akıyor ve kaşınıyordu. Boğazlarımın da şiştiğini hissediyordum ve yutkundukça acıyordu. Sesim çatallı çıkarken halsizliğim beni deli ediyordu.
Emir gittikten sonra bir süre yaşadığımız garip anı düşündüm. Onun tavırlarına ya da bedenimin ona verdiği tepkilere karşı hiçbir mantıklı açıklamam yoktu. Bildiğim tek şey akşam yanına başka birini çağırmamış oluşunun bende mutluluk veren bir etki yarattığıydı.
Geceyi beraber geçirdiğimize inanamıyordum.
Birisi ile uyumak benim için kesinlikle kutsaldı. Onun sıcaklığını hissetmek, kokusunu içine çekmek, huzuru, güvende olma hissini tatmak eşşiz bir lezzetti. Yaşamım boyunca bu tür ilişkilerle işim olmasa bile her kızın olduğu gibi benim de içimde istemsiz oluşan hayallerim ve güzel düşüncelerim vardı. Kendimi aile meseleme o kadar kaptırmıştım ki dışarıya karşı kapalı bir kutudan ibarettim.
İnsanlar beni merak eder ve iletişim kurmaya çalışırlardı. Genelde başarısız olurlar ve aldıkları sert tepki ile uzaklaşırlardı fakat Emir başkaydı. Onda beni çeken bir şey vardı.
Beraber uyumuştuk. Ne kadar ben farkında olmasam bile yatağıma kokusu sinmişti. Bir geceyi beraber paylaşmıştık. Polislerin beni aldıkları o gece birlikte uyuma düşüncesi bedenimi zaten alt üst etmişken bu defa rahatlıkla uyuyabilmiştik.
Aklımı kurcalayan ve beni sinirlendiren istemsiz düşüncelerimi bir kenara bırakıp ayaklarımı sürüyerek odadan çıktım. Emir'in evine geçerken hafif esen rüzgar saçlarımdan mahrum enseme çarparak bedenimi ürpertti.
Tamamı camdan olan bahçe kapısını dışarıdan açarak içeri girdim. Kilitli olmamasına sevinmiştim. Gerçi bu evin kapı kilitlenmesine ihtiyacı yoktu. Fazlasıyla ürkütücü ve içeri girersen seni yakarım modunda bir havası vardı.
İçeri girdiğimde gördüğüm kahvaltı masası beni şaşırmıştı. Çalışanların eve dönmüş olma ihtimali aklıma gelirken elinde çay ile salone giren Emir'i görünce inanamadım. Emir beni görmesine rağmen tepki vermeyerek çaydanlığı küçük doğalgazın üzerine koydu. Dilimlenmiş ekmekleri köşeden alıp masanın ortasına koyduğunda sandalyesini çekerek oturdu.
"Neyi bekliyorsun? Gelsene." dediğinde itiraz istemeyen bir sesi vardı.
Ayaklarımı sürümeye devam ederek masaya gidip karşısına oturdum. Sofra özenle hazırlanmıştı ve sadece kuş sütü eksik diyebilirdim.
"Çalışanlar mı geldi?"
"Hayır, onlar bu hafta yoklar." diyerek peynirden bir çatal aldı.
"Marifetliymişsin." dediğimde Emir şaşkın bakışlarını yüzüme dikti. Sanırım o da benim gibi böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Suratsız Asel iyi bir şey söylemişti.
"Senden iyi bir şeyler duyacağımı hiç düşünmemiştim." dediğinde gözlerimi devirdim. Dirseğimi masaya dayayarak elimi alnıma koydum.
"Benimle uğraşma." derken sesim bıkkın çıkmıştı.
"Neyin var?" diye ilgili bir soru yönelttiğinde "Biraz üşüttüm sanırım." diyerek karşılık verdim. Bir anda Emir'in elini alnımdaki elimde hissettiğimde karnıma ufak bir tekme yemiş gibi hissettim. Ardından elimi ittirerek alnıma dokunduğunda bir süre sessizlik oluştu.
"Cayır cayır yanıyorsun şu an." dedi endişeyle. Verdiği tepki beni şaşırtırken ayaklandı ve yanıma gelerek boynuma dokundu. "Doktora gitmeliyiz." dedi emreder bir tonda. "Saçın ıslak, üzerin çıplak yatarsan olacağı bu." diye söylenirken elini boynumdan iteledim.
"İyiyim ben. Abartılacak bir şey yok. Dinlenirim geçer."
"Orasına ben karar veririm." dediğinde uzanıp elime aldığım çatalı sertçe masaya bıraktım.
"Böyle konuşabilme hakkını nerden buluyorsun? Sen böyle emir verince yapmayacağımı öğrenemedin mi?" sert çıkan sesim zonklayan başıma tuz biber olmuş haşlanmasına neden olmuştu.
Emir bir an duraksadı. Biliyordu içten içe onu dinlemeyeceğimi. "Hastasın ve mızmızlanmayı bırakıp dediklerimi yapacaksın. Ayrıca bu hakkı kendime ben veriyorum. Şimdi balkız.." derken geçip yanımdaki sandalyeye oturdu. "Öncelikle bunların hepsini yemek zorundasın." dediğinde çatalımı alarak peynire uzandı ve dudaklarıma getirdi. "Ardından da sıcak bir çorba içip dinleneceksin. Sonrasında geçmezse doktor." dediğinde çatalı hafif sallayarak ağzımı açmamı istediğini belli etti.
Dudaklarımı hafif araladığımda peyniri yedirerek bıçakla omleti kesmeye başladı.
"Doktora falan gitmem ben." dedim itiraz ederek. "Ben yerim Emir."
"Korkuyor musun yoksa?"
"Hayır." diye atıldığımda ağzımı açmamdan faydalanıp bir parça omleti ağzıma tıkadı.
"Tam bir çocuksun sahiden." diye mırıldanırken dudaklarının yana kıvrıldığını gördüm. Gülümsüyordu. "Çocuk bakıcısı da oldum." dediğimde kaşlarımı çattım.
"Sana kendim yerim dediğimi hatırlıyorum Emir Kayahan." diye bastırarak konuşurken çatalı elinden aldım. "Kendi yemeğini ye. İyiyim diyorum."
Emir bu kez itiraz etmeden kendi yemeğine odaklanırken bir taraftan da benim yiyip yemediğimi kontrol ediyordu. Gece yaşanan olay aklımda dolanırken sırtındaki izleri sorup sormama konusunda tereddütte kalıyordum.
Acaba nasıl bir sıkıntısı vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
Hành độngBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...