TUZAKÇocukken anlatılan masalları dinledikçe baş karakterimiz olan prensese hep sinirlenirdim. Prenses olmak marifet değildi, marifet zeki olmaktı. Bir prenses aptal ve teslimiyetçi olmamalıydı. Bir prensesi ezik bir karakter temsil etmemeliydi, çocuklara güçlü ve akıllı karakterler örnek olmalıydı. Ne yazık ki uyduruk masalların hepsinde prensesimiz saf, masum ve aptaldı.
Annem bana bu masalları anlatmaya başladığında dinlememek için hemen uyurdum. Şimdi daha iyi anlıyordum aslında küçükken ne kadar avutulduğumuzu. Hayat bir prensesin etrafında dönen aptal şansından daha ilerisiydi. Tıpkı içinde bulunduğumuz durum gibi.
Ateşe odun atarken uçuşan minik kıvılcımları izliyordum. Ev taş olmasından dolayı hemen soğuyor ve mantıklı düşünmeme engel oluyordu. Küçücük odanın içerisinde ateşin dibine sığınıp kalmıştım. Doğrudan Emir'i ve tilki denilen adamı izliyordum.
"Sabrımı zorluyorsun! dedi Emir adamın suratına bir tokat daha atarken. Bu attığı belki de yüzüncü tokattı. "Seni kim gönderdi?"
Ağzı burnu kan içinde kalan adam inatla konuşmuyor, reddeden bir kelime dahi etmiyordu. Yaklaşık yarım saattir dayak yiyor olmasına rağmen sesi çıkmıyordu. Gözleri baygınlaşmış ve yüzü bitik denecek kadar çökmüştü.
"Ulan piç kurusu!" dedi Emir yumruğu tekrar geçirirken. Birden ayaklanıp tekrar vurmak için kaldırdığı bileğini tuttum.
"Öldüreceksin dur artık." dediğimde Emir'in dönmüş gözleri mavinin en şiddetli tonunu yüzüme çarptı.
"Tabi öldüreceğim." dedi Emir sinirlice püskürerek. Yüzündeki yaralar pıhtılaşmıştı. Kan kurumuş ve kabuk kabuk olmuştu. "Sana dokundu bu pezevenk Asel!"
"Öldürmen eline bir şey geçirmez." dedim sakin kalmaya çalışarak. Zaten sinirli olan Emir'i daha da sinirlendirmek istemiyordum. Emir kaşlarını daha da çatarak bana döndü.
"Nasıl bir boka battığımızın farkında mısın? Polis bir yerden, bunlar bir yerden.." durdu ve burnundan bunaltıcı bir nefes verdi. "Bu adamı tek başına ya da basit bir adam mı sanıyorsun?" diye söylendi sinirlice.
"Emir, kim bizden ne ister aklım almıyor." dediğimde yüzüm tamamen düştü.
"O zaman bırak aklının almadığı yerlerle ben uğraşayım. Pezevenk on adamlık dayak yedi tek kelime etmedi. Ne kadar eğitimli olduğunu görmüyor musun?" deyince kaşlarım havalandı. Ateşin çıtırdayan sesini deminden beri sesi çıkmayan adam tıslayarak bozdu. Yüzünde sırıtır bir ifade vardı.
"Zeki çocuk.." dedi gırtlağından çıkardığı sesi ile.
"Geleceğini, geçmişini siktiğim!" diyerek bir yumruk daha geçiren Emir adamı bu kez bayıltmıştı. Izbandut yapılı herif, demir bir bedene sahipmiş gibi hiç etkilenmiyordu. Onu bu hale getirene kadar Emir'in elinin patladığına yemin edebilirdim.
"Bak Asel." dedi Emir beni kollarımdan tutup kendisine bakmamı sağlarken. "Birazdan bunun patron dediği kişi de gelecek. Kaç kişiler bilmiyorum. Kaçıp gitsek yine bizi bulurlar. Ama.. Ama senide riske atamam." dediğinde elini cebine attı ve telefonunu çıkartarak bana uzattı. Elime tutuşturduğunda merakla ona bakıyordum.
"Bizim çocukları aradım. Mümkün olduğunca çabuk gelirler. Aradıklarında sen aç ve yerini tarif et. Gidip bir yere saklan güzelim." derken beni aniden kollarının arasına aldı ve sıkıca sardı.
Düşünceler beynimi talan ederken huysuzlanarak sarılmasından kurtulmak istedim. "Asla seni burada yalnız bırakmam." dedim söylenerek.
"Bırakacaksın." dediğinde daha sıkı sardı beni. Daha fazla çırpındım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
AcciónBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...