Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻***
Kızlar haftalardır çocuklarla görüşmüyorlardı.
Çocuklar derin bir pişmanlık içindeydiler; yaptıklarının yanlış ancak o an için geçerli tek yol olduğunu bildikleri halde böyle hissetmekten geri alamıyorlardı kendilerini. Zorda kalmış, kapana kısılmış ve paniğe kapılmışlardı. Mickey ise akıllılık ederek eline geçen fırsatı değerlendirmiş, onlara ilişkilerinin kariyerlerine zarar vereceğini söylemişti. Onun esas önemsediği buydu çünkü ancak bunun pek bir etkisi olmadığını fark ettiğinde can alıcı noktadan vurmuştu hepsini; ilişkileri gün yüzüne çıkarsa eğer kızların bir daha normal bir yaşantılarının olamayacağını söylemişti.
Bir noktaya kadar sözleri gerçeği yansıtıyordu aslında. Henüz yeni yeni düzenleri oturmuşken bir de devamlı onları takip eden gözlerle uğraşmamalılardı kızlar. Elbet bir gün ilişkilerini açıklayabilirlerdi. Ancak şimdi değildi, bu şekilde değildi. Basının istediğinde nasıl acımasız olduğunu biliyorlardı ve hayatlarını henüz yola yordama sokmamış olan kızlar için bunun etkisi mahvedici olurdu.
Ancak şimdi de yıkılmışlardı. Belki unutulup gideceklerdi ve o haberin hayatlarının geri kalanında tutturacakları yollara bir etkisi olmayacaktı. Bu açıdan bakıldığında daha az ve daha kısa süreliğine zarar görmüşlerdi ancak sonuçta canları yanmıştı. Çocuklar onları ellerinden gelen tek yolla korumaya çalışmışlarsa da yaşanan buydu. Onları affetmeleri kolay olmayacaktı ve çocuklar bunun da farkındaydılar elbet.
Yine de ortalık iyice durulup da okuldakiler bile olanları önemsememeye başladığında çocuklar da nihayet kızlara ulaşarak gerçek niyetlerini tüm samimiyetleriyle ortaya döktüler. Onlardan özür dilediler ve bunu yaparken olabildiğince dikkatli davrandılar. Meselenin yanlış bir şey söyleyebilme lüksüne sahip olamayacak kadar hassasiyet gerektirdiğini biliyorlardı çünkü.
Ve sonrasında kızlar daha fazla direnememişlerdi.
Gerçekler ayan beyan ortadaydı sonuçta. Bu yaşananlara tamamıyla onlar sebep olmamıştı. Koruma içgüdüsüyle çıkılan yol onları böyle bir açıklama yapmaya zorlamıştı ve suçlanacak biri varsa o da Natalie'ydi. Çocuklar fotoğrafı basına sızdıranın kim olduğunu öğrenmeye çalıştıklarında Natalie'nin ismi geçmişti ellerine ve çok geçmeden Chris gerekeni yapmıştı.
O hatasını anlayana dek- en azından hatasını anladığını söyleyene dek- ondan uzak durmuş, yakınlığını esirgemenin iyi bir ders olacağını ummuştu. Doğrusu etkisi olmuştu da. Natalie epey bir zaman kızlarla uğraşmamış, kendi köşesine çekilmiş ve hayatına odaklanmıştı.
Onun bu inziva sürecinde ise kızlar çocuklarla barışmış ve ilişkileri yeniden başlamıştı. Olanları anlayışla karşılamışlardı uzun bir sürenin ardından ancak yine de onlardan söz almayı da ihmal etmemişlerdi.
Günce, Lucas'tan ne olursa olsun kendisine dürüst olmasını istemişti. Haberi okuduğunda bir an için bir yanılsamanın içine düşmüş olduğunu düşünmüş ve Lucas'ın sevgisinden şüphe etmişti çünkü.
"Bu yüzden," demişti. "Olur da beni sevmekten vazgeçersen eğer bunu vakit kaybetmeden benimle paylaş olur mu? Yalan bir ilişkinin içinde savrulup gitmektense gerçeği duymayı yeğlerim."
Lucas onu kollarının arasına almış ve asla böyle bir şeyin yaşanmayacağını dile getirmişti. Günce'nin gözleri yaşadıklarının ve söylediklerinin etkisiyle yaşarırken içini ferahlatmıştı.
Esin ise Natalie'yi kontrol altında tutmasını istemişti Chris'ten. Bir gün Chris ve kardeşinin arasında kalacağından endişe ediyor, bu endişe de ilişkilerinin geleceği hakkındaki düşüncelerine gölge düşürüyordu.
Chris ona Natalie konusunda güven verdiğinde o da rahatlamıştı artık. Gönül rahatlığıyla kendini aşkın kucağına bırakmıştı.
Derin de Peter'dan gerçek duygularını tüm çıplaklığıyla duymak istemişti. Peter bu zamana dek eline geçen her fırsatta yeterince dile getirmemiş gibi istemişti bunu ama bir kez daha duymak ve emin olmak zorundaydı. Daha önce hiçbir erkekten bunu yapmasını istememişti ancak Peter'dan istiyordu işte. Çünkü Peter kolayca gözden çıkaramayacağı kadar değerliydi.
Peter onu yüreklendirmek için en güzel sözleri fısıldadığında kendini varlığının büyüsüne teslim etmişti.
Ve Aylin...
"Eğer benden ayrılırsan," demişti Leo'ya. "Senden sonsuza dek nefret ederim Leo Martinez."
Leo'nun gülümsemesi tam o saniye solmuş ve sevimli bir afallamaya dönüşmüştü. Duyduklarına inanamıyormuş gibi gözleri kocaman açılmış, alt dudağı şaşkın şaşkın öne çıkmıştı. Aylin'in kendisini anlaması için dil dökmüş olmasına rağmen affedilmeyi beklemediği açıktı. Bu da Aylin'i güldürmüştü tabi.
"Demek beni istiyorsun," demişti ardından Aylin dalga geçerek. Leo ise dudaklarında muzip bir gülümsemeyle cevap vermişti.
"Ne yapalım, milyonlarca sevenim var ancak kafayı sana taktım."
***
Takip eden günlerde ise kızlar çocukların çabalarıyla yeniden The Mystery Of Sound'a alındılar ve böylece haberin neden olduğu karmaşa da tam anlamıyla sona ermiş oldu.***
Yüreğime su serpildi 😮💨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM DÜNYACA ÜNLÜ SEVGİLİM
Teen FictionPartiler, kovalamacalar, pembe dizilerden fırlamış tekinsiz adamlar, yüzümüze patlayan flaşlar ve bir de... DÜNYACA ÜNLÜ SEVGİLİM. Kendilerini entrikaların kasıp kavurduğu bu gösterişli dünyada bulan dört genç kızın çılgın hikayesi.