39. Bölüm - Tatil (Part II)

3 1 3
                                    

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma

Hey sen,Müziği başlatmayı sakın unutma ☝

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Aylin rüyasında Leo'yu gördü. Rüyada bile olsa, bu o kadar acı vericiydi ki, tüm duygularını gerçekmiş gibi hissetmişti sanki. Onu uzun süredir böylesine canlı görmemişti çünkü... Yaklaşık üç aydır Leo'yu sadece arada sırada rastladığı haberlerden ve resimlerden görüyordu. Bu öylesine rahatsız edici bir acıydı ki, Aylin'in elinden hiçbir şey gelmiyor, çaresizliği iliklerine kadar hissediyordu. Aslında hiçbir şey yapmak istemiyordu ancak aynı zamanda bir şey yapamayacak olduğu gerçeği canını yakıyordu. Leo'nun görüntülerine bakıyordu ve bir yıl önce tanımaya başladığı o çocuktan tamamen farklı birini görüyordu; ama aslında onlar aynı kişiydi ve Aylin'e bu kadar yabancı gelmesiydi berbat hissettiren.

Ve diğer berbat olan şey ise, rüyasının fazlasıyla güzel olmasaydı. Leo ona bağırmıyordu, onu suçlamıyordu. Tıpkı önceden olduğu gibi, sevgiyle yaklaşıyordu Aylin'e. Dünyanın en değerli varlığıymış gibi özenle... Bazen o çekici tavırlarıyla şakalaşıyor, bazen sadece onunla ilgilenmeye odaklanıyordu. Belirli bir kurgu yoktu. Buğulu anılar ve görüntülerden ibaretti. Ancak Aylin uyandığında içinde huzursuz edici bir sakinlik vardı. Kabullenişin sonucunda ortaya çıkan o ıssız sakinlik.

Tüm olanlar ve biraz önce gördüklerinin sadece bir rüya olduğu gerçeği acımasızca hükmetti düşüncelerine hemen. Ne yapacağını bilemez bir şekilde doğruldu yatakta ve etrafına bakındı. Kızlar uyuyordu ve tam da korktuğu gibi, gerçekten bir rüyadan uyanmıştı. Gözlerine hücum eden karıncalanma hissine engel olmaya çalışarak derin, titrek bir nefes aldı ve perdenin arkasından yansıyan güneş ışınlarına baktı. Sabahın ilk saatleriydi; güneş yeni doğmaya başlıyordu. Sanki öyle olması gerekiyormuş gibi, içindeki o hisse bir şeyler katmıştı bu zamanlama. Sanki günün bu zamanı, tam da bir şeyleri geride bırakma zamanı olmak için vardı. Kabullenmek ve önüne bakmak için. Umutları tüketmek ve veda etmek için.

"İyi misin Aylin, n'oldu?" dedi Günce uykulu gözlerle başını kaldırarak.

Aylin ona döndü ve cevap vermeden önce önüne düşen saçlarını geriye itmek için kaldırdı elini. Tam o sırada gözüne parlak bir nesne ilişti; bilekliği. Bunu görmekti onu harekete geçiren. Daha önce hiç görmemiş gibi dikkatlice baktı koluna ve Günce kaşlarını çatmış ona bakmaya devam ederken, aniden yatak örtüsünü üstünden atıp ayaklandı.

"Aylin, neler oluyor?" diyerek uyku sersemliğini üstünden attı Günce ve hareketlendi.

Aylin ise ona cevap vermesi bile kendisini etkileyecekmiş gibi aceleyle odadan çıktı. Onun gidişinin ardından Günce ayağa fırladı ve Aylin'in peşinden bağırırken, kızları uyandırdı hemen. Ne olduğunu anlamayan Derin ve Esin, Günce odadan koşar adım çıktığında bir şeylerin ters gittiğini anlayarak onu takip ettiler hemen.

Ancak Aylin çoktan dışarı çıkmıştı ve kızlar tam kapıya yönelecekleri sırada Derin durdurdu onları.

"Bekleyin," dedi düz bir sesle. "Bakın."

Kızlar onun baktığı tarafa, pencereye çevirdiler başlarını ve gördüler onu. Aylin koşar adım denize yaklaştı önce; sahil son derece ıssız ve huzur vericiydi. Ardından yeterince yaklaştığına karar vermiş gibi dengesizce ve aniden duraksayıp, kolundaki bilekliği tek bir hareketle kopardı ve denizin sakin dalgalarının arasına attı hiç şüphe etmeden. Ardından geriye doğru hafifçe sendeleyerek kendini serbest bıraktı ve kumların üstüne oturdu.

Kızlar onun bu hareketi karşısında donup kaldılar ve hepsinden birer parça siliniverdi sanki. Birbirlerine baktılar endişeyle; ifadelerine tıpkı Aylin'e olduğu gibi çaresiz bir kabulleniş yerleşti ardından. İçlerinde hem huzuru hem de huzursuzluğu hissediyorlardı aynı anda. Ne yapmaları gerektiğini biliyorlardı ama akıllarının ucundan bile geçmemişti bunu yapmak.

Sorun da buydu. Bu kadar acı çekmelerinin nedeni buydu belki de. Miami'den ayrıldıklarından beri sözde bittiğinden bahsediyorlardı ancak onlar hala bağlıydı; buna inanmamışlardı, biraz bile. Tam olarak bittiğini birazcık bile düşünmemişlerdi. Şimdiyse Aylin'in o bilekliğin neden kolunda olduğunu sorguladığı gibi, kızlarda aynı şeyi kendileri için yapıyorlardı.

Derin'in eli cüzdanına gitti. Birlikte geçirdikleri zamanlardan fotoğraflarını saklıyordu hala. O tarifsiz mutluluğundan kalan hatıralarını. İlişkilerinin bittiğinden emin olduğu halde eli gitmemişti bir türlü atmaya. Ancak belki de vakit gelmişti. Veda etmeden önce son kez elini gezdirdi fotoğrafların üzerinde; Peter'ın yüzünde. Ve kızlara son bir kez daha bakıp, Aylin'i takip etmek üzere çıktı evden.

Kızlar Derin'i izlediler sessizce. Onun denize yaklaşmasını, fotoğrafları öylece suya bırakmasını ve tıpkı Aylin gibi, bir saniye içerisinde ona veda edişini izlediler. Ardından kumsala oturmuş Aylin'in yanına yerleşti o da omzunu sıvazlayarak büyük bir şeyi değiştirmişler gibi derin bir nefes verdi dışarı.

Birkaç dakika sonra ise Günce ile Esin belirdi yanlarında. Oturmadan önce denize yaklaştılar ağır adımlarla.

Günce elindeki nesneyi parmaklarının arasında okşadı birkaç saniye ve kırık bir gülümseme yerleşti yüzüne ister istemez. Tüm anılar tek tek beliriyormuş gibi gözlerinin yandığını hissetti. Ardından omzunun üstünden Aylin ve Derin'e baktı ne yapacağını bilemiyormuş gibi çaresizce. Dudaklarını birbirine bastırarak kendini toparlamaya çalıştı ve denize fırlattı parmaklarının arasındaki minik kuş heykelini. Ardından sanki canlıymış da uçması gerekiyormuş gibi baktı peşinden. Bir şeylerin hayatından eksildiğini hissetti.

Tıpkı onun yaptığı gibi, parmaklarının arasındaki kâğıdı okşadı Esin. Hayır, açıp son kez bakmayacaktı. Kâğıdı aralayıp içindekileri okursa, orada oturup ağlamaya başlayacağını biliyordu. Bu sefer ondan asla ayrılamazdı. İçindeki her bir kelimeyi Chris yazmıştı ve ikisinin de hastalanıp hastaneye düştüğü zaman vermişti ona. Kâğıtta yazan her bir kelimeyi ezbere bilmesine rağmen hayır, asla o kâğıdı açmayacaktı Esin. Asla Chris'in el yazısına bakmayacaktı. Dizlerini kırıp biraz eğilerek kâğıdı katlanmış haliyle suyun üstüne bıraktı ve tam o saniye tüm anılar düşüncelerinden siliniyormuş gibi ardından bakakaldı. Kâğıt dalgaların arasında bir ileri, bir geri sallanarak uzaklaştı her saniye.

Kızlar ağır adımlarla geri çekildiler ve Derin ile Aylin'in yanına oturdular. Aralarında sessiz bir konuşma geçiyormuş gibi birbirlerine baktılar ve denizi izlediler ardından. Yalnız olmamak güzeldi.

***
Burada benim canım yandı yav 😩

BENİM DÜNYACA ÜNLÜ SEVGİLİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin