Hiç bir sıkıntının olmadığı evde siktinlar çoğalıyor, iş çıkmaza giriyordu. Beyoğlu konağı, sanki lanetlenmiş gibi gün yüzü görmüyordu.
Olamayacak olaylar, konakta rüzgar estinsi estiriyordu.
Şevket ağa mahkemeden sonra evden ayrılmıştı. Valizini alan adam evden çıkarken Avşin giden kocasının arkasından kala kalmıştı. Göz yaşları giden adamın arkasından peydah olmuştu.
Bir alasmarladik demeyen adam arabaya binip çekip gitmişti. Ne zaman döneceği ise belli değildi!
Verdey hanım giden oğlundan sonra ne yapacağını şaşırmış, eli kolu bağlanmıştı. Acı gerçekler bir kez daha gün yüzüne çıkıyordu.
Sıkıntılı süreç bu saatten sonra başlamıştı.
Avşin koca odada tek başına kalmıştı. Kocasının varlığına o kadar çok alışmıştı ki, kokusuna bile hasret kalmıştı.
Ne yüzü gülüyor nede eskisi gibi davranıyordu. Sanki yıkımın içinde kalmış gibi hissediyordu.
Geçen günler eski günleri aratıyordu. Koca konak onlara dar geliyor gibiydi. Gülüş sesinin eksik olmadığı, kahkahaların dinemdigi, sohbetlerin bitmediği ev evlikten çıkmıştı.
Zeliha ve Medine ise ne yapacağını bilmiyordu. Verdey hanım her gün dil hapını içiyordu. Başının agrimadigi gün yoktu. Tansiyon dese hiç düşmüyordu. Diğerleri de ne yapacağını şaşırmıştı.
Medine ve Zeliha mutfakta bulaşık yıkarken kendi aralarında konuşuyordu.
" Ev, ev olmaktan çıktı!" Diyerek isyanını belirtti. Tabakların içindeki çöpleri çöp kutusuna atıp yıkayarak yengeisne veriyordu.
" Haklısın," diye gorumcesine hak verdi Zeliha.
Eski sakin, güzel günler tuzla buz olmuş gibiydi. Kara bulutlar evin etrafını sarmış gibiydi.
Avşin sabah geç uyanmanın verdiği durumdan dolayı baş ağrısı olmuştu. Birde yetemez miş gibi mide bulantısı çekiyordu. Doğru dürüst iştahı olmayan kadın kendini zorda olsa aşağı atabilmisti.
Lakin duydukları ile kaskatı kesildi. Evin durumu hiç iyi değildi.
Bunun suçlusu kendisi ve ailesi idi. Kuma olarak geldiğinden beri kocası onunla ilgilenmemis, onu insan yerine koymamsitu.
Sadece odasına giriyor yatağına giriyor, sabah ise hiç bir şey olamamış gibi devam ediyordu.
Artık o bile yoktu. Onu takmayan kocası bile yoktu.
Derin nefes alan kadın mutfaktan içeri girdi. İşi bitiren iki kadın avşin'i görür görmez durmuştu. Medine Avşin ile konuşmak istemediği için mutfaktan çıkarken Zeliha kadına döndü.
" Bir şeyler hazır edeyim sana." Diye masaya oturan kadına sordu.
Avşin sandalye oturduktan sonra elini kafasına koydu. Baş ağrısı olmazsa yemek yiyebilecek iştahı da olabilirdi.
" Yok, aç değilim." Diyerek isteği reddetti.
Zeliha bir şey demeden çıktı. Koca mutfakta tek kalmıştı kadın, tıpkı kendi hayatında kaldığı gibi!
Gün içerisinde boş boş etrafı dolanıyor, ara ara bahçeye çıkıyor ciğerine temiz hava çekiyordu. Yalnızlık yine kadını vurmuştu. Tek başına acısını hissedebiliyirdu.
Zaman geçtikçe geçip gidiyordu. Diğer eltileri kocaları ile vakit geçiriyor, konuşuyor, ne zaman geleceğini öğrenip yemeğin başına geçiyorlardı. Hepsinin yüzünde müthiş gülümseme vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...