* Bir deprem kadar yıkıcı, bir deprem kadar hasarliydi dağılan yuvalar. Tamir etmek ise zaman ve kalbin kırılan yeri kadar, yetersizdi.....
***
Acının merkezine oturmuş bir kadın ve çemberinde yanan bir ateş!
Ne söndüren ne de o kadını o ateşin içinde alan vardı.
Avşin yediği tokat ile kalakaldı. Verdey hanım yapacağını yapmıştı.
" Benim ne suçum var dayê, bana niye tokat atıyorsun!" İşlediği suçu dâhi görmeyecek kadar ileri gitmişti Avşin
" Birde konuşuyor musun sen," bu sefer sesini çıkaran ise Medine olmuştu. Hangi hakla bu lafları söyleyebiliridi. O kadının acısını nasıl olurda şov yapıyorsun diye bilirdi.
Avşin arkasını döndü. Medine'ye baktı. Öyle bir sinirliydi ki öfke ile bakıyordu.
" AVŞİN!!"
Şevket ağa herşeyi duymuştu. Bahçe de İdris Çakıroğlu'yu gönderir iken adamın dedikleri aklına geldi.
" Hata yaptın Şevket, sen Dilberi bu kadar severken bu kadar aşık iken nasıl oldu da Kuma getirdin üstüne"
İdrisi tanır sayardi. Adam Şevket'in sevdiği kadının üstüne kuma getirdiğini öğrenince şok olmuştu. Ama şimdi görebiiyordu ki Dilber artık onun için bitmişti. Çünkü onları karşılayan Dilber- Şevket değil Şevket ve kuması Avşin olmuştu.
Avşin korku ve panik ile baktı. Korkmuştu kocasından Dilber hakkında söylediklerini de duymuştu.
" Çık yukarı," Avşin ise dut yemiş bülbüle dönmüştü. Sadece kendini değil ailesine de rezil olmuştu.
Ama çıkmayacaktı. Madem ki ailesi onu anlamak istemiyorudu. Oda gerekeni yapacaktı.
" Neden, neden ben cikiyorum ki! Benim ne suçum var," diye hepsine baktı. " Neden ben suçluyum," diyerek kocasına döndü.
" Senin karın Meryem hanıma ailene demedigini bırakmadı, acısını bir güzel gösterdi. Beni de rezil etti. Beni ya beni rezil rüsva etti. Şimdi de ben mi suçlu oldum. Ne yapmışım ki ben! Ben mi istedim senin karın olmayı, kuma olmayı,"
" Sen hâlâ hangi yüzle konuşuyorsun!" Fırat elleri pantolonun cebinde salon kapısının önünde kadına baktı. " Söyle hadi. Dilber yengem sen geldiğinden beri bir kere olsun ağzını açtı mi? O ilk kadın olmasına rağmen bütün acısını içine attı. Ya sen, sen ne yapıyorsun!" Fırat ağzını açmıştı. Bu kadın bu şekilde konuşmayı nasıl hala devam edebiyiordu.
" Ben söyleyeyim, sürekli şikayet ediyorsun. Ben kumayim, ben bilerek isteyerek gelmedim, gelinlik giyemdim, ne kınam oldu ne düğünüm, kocam beni sevmiyor, ben bu aileye istedikleri torunu vereceğim," Fırat gözünü kırptı. " Bu mu senin acın, tek acın bu mu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Ficção AdolescenteAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...