Instagram sayfası; emineciftcioglu033
* Bir kelebeğin rüyası, yayında....
* Bir insanın sonu ya güzel yada acı ile biter....
Bir hayat ve içinde koca iki çınar ağacı, bu ağacın dalları daldan gelen çiçekler...
Her bir çiçeğin bir meyvesi, bir tadı vardı ki bu meyve büyüdükçe daha tatlı bir hâle geliyordu.
Elinde kahvesini içiyor bir yandan da yanında duran genç kıza bakıyordu. Kardeşine.
İki önce baba evine gelmişti Avşin. Kocasından izin almış baba evine bırakmıştı.
Sıkılmıştı Beyoğlu konağında kalmaktan, en iyisi baba evine gelmek daha cazip gelmişti. Bu sayede kocası yüzünü az da olsa az görüyordu. Belki hiç!
" Annem sana yine çok kızıyor!" Tilda ablasına baktı. Geçmişe nazaran artık iyi değildi. Çökmüştü ve bu çöküş daha da kötüye de gidecekti.
" Annem bana her zaman kızıyor, dert etme." Yüzünü sıkıntı içinde karşı tarafta manzaraya baktı.
Yükü ne azdı ne çoktu. Eskiye göre hiç iyi de değildi. Ağız tadıyla güzel bir gün geçmiyordu. En azından baba evine gelip rahatlıyordu.
" Abla.."
Kafası hafifçe Tildaya döndü.
" Geri dön... Gitme artık o eve!" Gitsin istemiyordu. Hatta hep burada baba evinde kalsın istiyordu.
Avşin alayla güldü. Başını salladı. Bu mümkün değildi artık. Kaç yıl olmuştu Beyoğlu konağına gelin gideli. Bu saatten sonra dönmek olur muydu hiç.
" Olmaz Tilda." Sıkıntı içinde nefesini dışa verdi.
" Niye abla? İlla o evde mi kalacaksın! Ya ben gerçekten anlamıyorum. Nereye kadar kalacaksın abla? Ömür boyu kocanın diğer kadın ile aile oluşunu mu izleyeceksin."
Tilda artık nefes tüketmekten sıkılmıştı. Nazê o eve gelin geldi gün bitmişti. Nazê üçüncü ayında gebe kalmıştı. Bir oğlan vermişti. Şimdi ise ikinci kez anne oluyordu.
Peki ya ablası niye halâ ısrarla o evde kalıyordu? Hiç mi canı yanmiyordu? Hiç mi yüreği kan ağlamıyordu?
" Ben.. ben alıştım Tilda." Son yudum olan kahvesini içip bıraktı.
Tilda bu meseleyi kaç sefer masaya koymuştu. Sürekli gel demekten, bırak demekten usanmadan söylüyordu.
" Alismadin!" Diye ablasına diklendi.
" Sen alismadin. Sadece alışmış gibi yapıyorsun!"İnsan hiç alışır mıydı bu duruma. Allah aşkına kim alisa bilirdi ki!
" Tilda kafa dinlemeye geldim. Kafamı ütülmeye değil!" Sıkmıştı artık bu konu. Hava sıcaktı hava yavaş yavaş isiniyordu. Sadece hafif esen bir rüzgar vardı.
Tilda artık hiç bir şey diyemdi. Bütün kadınlar böyleydi. Acıyı hep içine atardı. Peki bu acı hiç mi bir kadını ölüme kadar goturemzdi.
Yalvarmayi bırakmış artık tek istediği şey rica idi. Baba evine dönsün istiyordu. Tâbi ablası gelmek için cabalarsa...
" Tilda, kardeşim biliyorum benim için çabalıyorsun, görüyorum. Ama ben artık oraya aidim. Şevkete aidim."
Tilda birden güldü. Ablası cidden bunu mu söylüyordu. Şevket ağaya ait olmak. O kendini beğenmiş adama ait olmak.
" Sen cidden buna inana biliyor musun? Bu söylediğine," her sözünden sonra gülüyordu. Allah'ım biri ablasına akıl versin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...