İnsanın canını yakan, sevdiği insanın sesinden, yüzünden mahrum kalmasydi.
Dilber bunu ise başarıyla sürdürüyordu. Olayın üzerinden iki hafta geçmişti. O süre zarfında ise ne kocası ile konuşuyor ne yüzüne bakiyor, nede iki çift laf ediyordu.
Şüphesiz en büyük intikam da sevdiği insanı yok saymakti. Egît bakmaması, onu kendi içinde dislamsi, çayını kahvesini yapmaması, kıyafetine kadar ayarlamamsi bile adamı delirtiykrdu.
Egît bir gün sadece bir gün, Dilberden uzak yatmış sonrada diğer gün odasına geçiş yapmıştı. Karısına sarilamiyor o güzel kokusuna bile hasret kalıyordu. Dilber intikamını çok güzel alıyordu. Kendi içinede kocasını disliyirfu.
Egît işe gitse bile telefon yardımı ile kardeşini arayıp dilberi soruyor iyi olup olmadığını kontrol ediyordu.
Eh tâbi bu yüzden hıncını ise ya Sahran dan alıyor yada Ceyda dan alıyordu.
İkisde bikmisti. Ağabeyleri yengesi ile arası bozuk olduğu için onlara sarıyordu.
***
Beyoğlu konağı ise hareketli bir güne uyanmıştı. Bayram ağa ve kardeşi Yusuf Ağa uzun bir aradan sonra yüz yüze geleckti. Büyük bir tarla meselesi vardı.
Babadan kalma tarlayı kendi içinde bölüşup halklarını neyse onu alacaklardı. Diğer aşiret mensupları da onlara yardımcı olacaklardı.
Şevket sabah kardeşi Murat ve Halit'i alıp evden çıkmıştı. Neredeyse bir aya yakın bunu konuşuyor anlaşmaya calsiyrdu.
Rojda kendi bebeği ile ilgilenir iken, Zeliha ise doğacak bebeği için gün sayıyordu. Dördüncü ayına giren kadın henüz ne olduğunu bilmiyordu. Allah izin verirse bu ay bebeğinin cinsiyeti ogerencjti.
Hayat ile Avşin'in arası hala limoni idi. İki elti de yemek yapsalar da temizlik yapsalar da, doğru düzgün konuş musluğu yoktu.
Hayat hâlâ hamile kalmamıştı. Doktora giden karı koca herhangi bir sağlık problemi olamadığını ogernmisti. Ama hâlâ hamile kalamamsi kadının içini yiyordu.
" Ne kadar sürecek bu durum Hayat!" Rojda oğlunu kucağına almış, gazını çıkarmaya çalışıyordu. Avşin ile arası henüz düzelmiş değildi.
" Ne, ne kadar sürecek?" Hayat içtiği çay bardağını tepsinin içine koyup, Rojadaya döndü.
" Avşin ile aranızdaki bu durum, ne kadar sürecek? Nerdeyse bir ay oldu!" Oğlunun belini yavaş yavaş sivazlyan kadın göz ucuyla elitsine baktı.
İlk defa, Avşin ile Hayat arası bu kadar kırgınlık olmuştu. İki kadın da bulundukları ortamda pek konuşmuyor, hatta yüz yüze bile gelmiyordu.
" İsterse bir asır geçsin Rojda! Bana demedigini bırakmadı!" Kaşları catilan kadın, siniri yine ayukka altına çıkmıştı.
Avşin ile konuşmak dâhi istemiyordu. Kocasının önünde demedigini bırakmamış, kocası ile arası az daha kötüye gitme noktasına gelmişti. Hayat öyle kolay kolay af edecek bir kadın değildi. Asla!
" Bende seninle konuşmaya meraklı değilim Hayat! Özür mü dilememe rağmen devam ediyorsun!" Salon kapısının önünde Hayat'a baktı Avşin!
O olaydan sonra Avşin ne kadar özür diledi ise Hayat kabul etmemişti. İkisinin arasındaki gerginlik hala devam ediyordu.
" Bak!" Eli ile Avşin'i gösterdi Hayat, gözleri ise Rojda da idi. " Yine aynı şeyi yapıyor! Kapı dinliyor!"
Rojda sıkıntı ile nefes verdi. Ne Hayat geri adım atyordu nede Avşin, en azından Avşin özrünü dilemişti. Fakat Hayat kabuk etmek gibi durumu söz konusu bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Ficção AdolescenteAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...