Hayat, bir yokuş gibiydi, ya zafere gidecekti, ya da ulaşabildiği kadar devam edecekti.Fazlası yok, eskisigi vardı.
Mezarlıktan dönen Avşin eve geldiğinde Ezberey Beyoğlu ve Verdey Beyoğlu un birbiriyle konuştuğunu görmüştü. Ne olduğunu anlamayan kadın, pekte üstünde durmadı.
Odaya çıkacağı sırada gelen ses ile çakıl taşı gibi zank gibi kalmıştı.
" Sen ne dersin gelin! Bu nasıl nasıl dersin," Avşin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
" Jimom, başka çare yoktur! Aşiretler yüzümüze bakmıyor, millet bizim sözümüzü söz bilmiyor!"
Avşin duvara tutunmuş, gelecek olan neyse bilmek istiyordu. Kaynanası ile babaanne çetin bir harbe girmiş gibi catisiyordu.
" Gelin!" Diye ağır aksanı ile kadını susturmaya çalıştı. " Dilberi bu hayata zorlamaya çalıştınız olmadı da şimdi sıra Avşin de mi?"
Avşin duyduğu ile başı döndü. Elini ağzına götüren kadın, duyduğuna mi inansın, yoksa gelecek olan felakete mi anlam veremedi.
Daha az önce kızım diye seslenen kadın şimdi ise kuma getirme derdine düşmüştü.
" Ne yapayım jimom, Şevket iyi değil! Gözlerimin önünde eriyip gidiyor. Diğer oğullarımin evlatları ile teselli bulmaya çalışıyor!"
" Olmaz gelin olmaz! Buna izin vermem! Bugün olmasa yarın bir gün Avşin gelin illaki gebe kalır."
" Ya kalmasa, ya böyle devam ederse?"
Bir ihtimal bile yoktu ki. Doktor umudunuzu yitirmeyin dese de, doktor Avşin hanımın hamile kalması çok zor demişti. Arada o kadar çok uçurum vardı ki, bir ucunu bile tutamiyordu.
Kısa süre sonra Ezberey xanim odaya çıkmak için ayağa kalkmış, Avşin ise hemen odasına koşmuştu.
Önemli olan Şevket'in ne diyeceğidi?
Avşin odasına girdigi gibi kendine gelmeye çalıştı. Kocası ona, çocuk yapmaktan vazgecmeylim demişti. Bu umuda tutunmaya bile raziydi Avşin.
Şevket, eve geldiği gibi babaannesinin yanına gitmişti. Yeni bir kuma olayı daha çıkmıştı.
Şark odasına çıkan adam içeri girmişti. Ezberey Beyoğlu tüm dirayti ile karşısında tekli koltuta oturuyordu.
" Gel otur,"
Şevket babaannesnin yanına geçip oturdu.
" Haberi aldın mı?"
Şevket başını salladı. Almıştı, biliyordu.
" Dilber senin karınken engel olamadım, Avşin bu eve gelin geldi. Gebe kaldı, ama taktir ilahi bebeğiniz öldü. Şimdi kuma karın gebe kalmıyor diye üstüne kuma geleceğini söylemiş aşiret, sen ne düşünüyorsun?"
Vakur edası ile karşısına oturan torununa baktı. Önlemi olan torunun ne düşündüğü ne hissettiği idi.
Şevket derin bir sallantinin içindeydi. Bir yanı vazgeç Avşin ile yola devam et dese de, bugüne kadar Avşin'i hiç sevmemişti ki! Fakat diğer yanı, baba ol buna ihtiyacın var diyordu.
" Yâde," kafasını kaldırıp karşısında oturan ve ona dik dik bakan kadına gözlerini çevirdi. " Ben... Avşin'i hiç sevmedim.... Ne kalbime nede," birden sustu.
Yaşlı kadın adama baktı. Neden susmustu? Neden cümlesini yarıda kesmişti?
" Söyle!" Diye birden bağırdı yaşlı kadın, " Adam gibi içinden geçeni söyle!" Kahve gözleri, yavaş yavaş koyuya geçiş yapıyordu. Tansiyonu bu gidişle zirveye çıkacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...