Güzel günler ve heyecanlı anlar yaklaştıkça gerilim artıyordu. En güzel duyguları yaşayan ise Dilber olmuştu.
Geçen hafta Sahran için sevdayı istemeye gidilmiş ve çok şükür ki kızı vermişlerdi.
Parmağına takılan yüzük ile aptal aşık gibi dolanıyordu Sahran. Yüzünde ise hiç eksik olmayacak bir gülümseme vardı.
Yemeği hazırlayan Dilber ve Ceyda tabakları tek tek tepsiye dizip bardakları da yanına koymuştu. Bugün pazar olduğu için evin erkekleri ve babası evdeydi.
Hazır olan kahvaltı ile hepsi tek tek sofraya oturmuşlardi. Dilber aciktigini sofraya oturunca fark etmişti.
Ekmek kutusundan daha tap taze çıkmış tandır ekmeğini alıp üzerine bol bol kaymak ve bal koyarak afiyet ile ağzına attı. Bal ve kaymagin birleşimi diye bir şey vardı ki çok güzel oluyordu. Kaymağın o akıcı kıvamı, balın ise tatlısı ile damaklar senleniyrdu.
İkinci koca dürümü ağzına attan kadın ise ağzından inlme tonunda da sesler çıkarıyordu. Kendine gelen kadın karşısında Ceyda'in şaşkın Bakışı, sümmeye xanimin da gulumysen yüzü, sultan xanimin da memnun bakışı ile utanimisti.
" Şey, ben biraz ackimisim." Utana sıkına hepsine baktı. Yüzü ise pembeden mora dönmüştü.
" Ye keckamin ye, sen iki canlisin. Senin çok yemen lazım." Sultan xanim gülümseyerek baktı geline. Ah torunu bu güzel kadına vurulmuştu.
Dilber güzel maharetli ve bir o kadar da hoş sohbeti vardı. Ne zaman ki bir durum olur yanlarına gelir konuşurdu ki bu kayni Sahran içinde geçerli bir durumdu.
Dilber gerçekten ailesine değer veren bir kadındı. İki eli kanda bile olsa ne yapar ne eder, istediği şeyi yapmayı becerirdi.
" Evet, babaannem doğruyu söylüyor yenge! Senin bizden daha çok yemen lazım." Ceyda yengesine baktı.
Dilber her ne kadar utansa da sonuçta karnında bir bebek vardı. Ağabeyinin bebeği! Onun için bol bol yemek yemesi gerekiyordu.
" Yok Ceyda doydum, hem fazla yersem sonucu kötü olur!"
Ceyda ne demek istediğini anlamıştı. Her ne kadar hamile olsa da fazla yediğinde vücut ağırlaşır, uyuku moduna geçerdi.
" Peki öyleyse, o zaman çay içer misin?"
" İşte buna hayır demem!" Gülerek kabul etmiş ve bardağıni gorumcesine uzatmıştı.
Ceyda yenegsinin bardağını alıp çayı doldurdu. Kafasını kaldırıp babaannesine baktı.
" Yâde sen içer misin?"
Sultan xanim yanından ayırmadığı bastonu alıp ayaklandı.
" Yok, ziyade olsun."
Sultan xanim çıktıktan sonra sofrada ondan sonra toplanmıştı. Ceyda ile bulaşığı yıkayan Dilber işi bitince kocasına böl köpüklü Türk kahvesi yapmak için kolları sıvadı.
Tepsiye koyduğu fincanı ve suyu alıp yavaş yavaş merdivenleri çıktı. İlk çalışma odasına girmek istediğinde ise sahranin ve Eğît'in sesini işti.
" Bu konuyu kapatacaksin Sahran!"
Sert sesi ve kapatmak istediği konu her ne ise Egît için baya zordu. Dilber bu süre daha dinlendi ikiliyi.
" Beyoğlu aşiretinin adı bu konakta anilmaycak! Halit ve Şevket yüzünden dört yıllim heba oldu zaten."
Dilber şaşırdı. Hadi Şevket'i anlamıştı da Halit ne alakayadi. Onun kendi ilişkileri ile ne gibi bir bağlantısı vardı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...