Annelik bir kadının en kutsal görevi aynı zamanda hayalîdi. İlk tohum rahime düştüğü andan itibaren onunla birlikte yeniden doğuyor, yeniden yeseriyirdu.
Bazı yerlerde bunu yaşayamayan, bu duyguyu tadamayan, içinde büyük burukluk olan, hamile kaldığını öğrendiğin an koruma iç güdüsü, ilk aş erme, mide bulantısı, mide ekşimesi bunların ne olduğunu ve dokuz ayın sonunda herşeye rağmen o küçük bedeni kucağına aldığında o zaman annelik nedir? Ogeniyordu insan.
Bunu yaşayamayan pek çok insan vardı. Anne olmadığını, olamacagini, her gün doktordan doktora koşup, yine aynı sonucu alan kadınlar vardı bu dünyada, bir tek Rîhe, Amed değil dünyanın her yerinde bunu yaşayan pek çok kadın vardı.
Dilber de bunu yaşamış umudunu bir ufleysite kaybetmişti. Ne zaman doktora gitse Hamile kalmazsınız. Bu söz bir ok gibi kadının korpecik yüreğine bir mıh gibi saplanmisti.
Ama şimdi durum daha farklıydı. Yedinci ayını dolduran kadın sekizinci ayına girmiş, kontrolle kocası ile hiç aksatmadan gidiyordu.
Sonuçlar iyi çıkmıştı. Bebekte annede şuan iyiydi. Lakin her ne olursa olsun Dilber için erken doğum riski vardı. Doktor ne olursa olsun dikkatli olmasını söylemişti.
Şimdi ise diktirdgi kaftana bakıyordu. Mor renkte beyaz işlemeli v yaka olan bir kadife kaftan diktirmisti. Elbise çok hoşuna gitmişti. Karnı bir hayalî büyümüştü. Top şeklinde çıkmış olan karınıni eli ile okşuyordu.
" Anneciğim, çok yakıştı değil mi?" Boy ayndasindan karınıni okyasyip bebeği ile konuşuyordu. Tam iki aydır bu haldeydi. Mutlaka bebeği ile konusur onun tekme atması için karınıni parmağı ile doknurdu.
" Minik pastam, uyuyor musun?" Kadın yine rahat durmamais parmağı ile karınıni durtuyordu.
" Güzelim bebeğime minik pasta demesene!" Kocası yanına gelmişti. Omuzunun üzerineden karısına baktı. Bu elbisenin içinde çok, çok, çok güzel ve çokta seksi görünüyordu.
" Ama o benim minik pastam!" Dudağını buzup kocasına baktı.
" Kızımıza minik pasta deme!"
Dilber ise kikirdadi. Kocası ile muhabbet yine uzaycakti desene! Dilber beşinci ayında, sürekli canı pasta çekmişti. Kayanansi ve Sultan xanim bebek erkek dese de, yüzünü göstermiyordu. Tam yedinci ayda iken göstermişti. Dilber mutluktan ağlarken Egît ise gelecek kızının şerefine adak kurbanı kestirmiş dahitmustu.
Düğün iki gün sonra olduğu için iki hafta önce bebek için alışverişe çıkmışlardı. El ele çıkmış bebeği için bir sürü kıyafet almışlardı. Hem çok eglenmis hemde doğacak kızı için bir sürü eşya seçmişti.
Hele ki beşik çok tatlı çok sekerdi. Etrafı pembe tül ile kaplı olan, pembe battaniye ve yastık ile Dilberin hoşuna gitmişti.
" Kızımız çok nazlı çıktı." Dilber hak verircesine başını salladı.
Evet kızları çok nazliydi. Herkes erkek beklerken, yedinci ayda doktora gitmiş ve muayene olmuştu. Doktor
Çok tatlı çokta nazlı, bir kızınız olacak demişti. O kadar mutlu olmuşlardı ki ayakları yerden kesilmişti.Alışverişten dönen ikili Şevket ile karşı karşıya gelmişti. Egît Dilberin elinden tutmuş, Dilber diğer elinde ise mısır vardı. Dünyadan kopan kadın misirini tirtiklamak ile meşguldü. Egît kafasını kaldırıp karşısına baktığında ise onlara imrenek bakan Şevket ile göz göze gelmişti.
Şevket kadına bakmıştı. Gebelik o kadar çok yakimisti ki Dilbere, Şevket'in o an gözünden bir damla yaş dökmüştü.
Çünkü bu anı Şevket de yaşamıştı. Daha evleneli iki ay olmuştu, Dilber ve Şevket çarşıya çıkmıştı. O zamanlar Dilber herşeyden habersiz kocasının elini tutmuş geziyordu. Egît onları görmüştü. Nefesi tıkanan adam zamp gibi olduğu yere yapışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...