* Herkesin; Bir umudu, bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yanlızigi, bir hüzünü, içinde atamdigi bir kadın vardır....****
İnsanın canını yakan en güçlü acı ihaneti. Birini çok sevip ona bağlanmak, ondan güç almak en büyük nimetti biz insanoğlu için.
Akşama kadar hastanede kalan kadın kan testi sonucu çıkmış doktor yanına gelip neyi yapıp neyi yapamacagini söylemişti.
Test sonuçları iyiyidi. Ama böyle gitemeye devam ederse sonuçlar tersine dönebilir di.
Ayaklanan kadın Zelihanin yardımı ile odadan çıktı. Şevket yanında ne kadar durmak istese de durmayacaktı yaninda istemeyecekti. Hele ki o gece olanlardan sonra...
Arabaya bindiler. Yola çıkan arabada kadın o kadar düşünceliyidi ki artık ne yapacağını şaşırır olmuştu.
O geceyi o görüntüyü aranıyordu. Elindeki peçete ile dudağını sildi. İşte bu yüzden yemek yiyemiyordu. İştah denen şey kalmamıştı. Hem kocasidan hemde kuma kadından nefret ediyordu. Saf bir nefret!
Eve gelen araba ile hiç kimseyi beklemeden inmişti. Bahçe kapısını açan kadın adımını attı. Bu eve gelmek bile istemiyrdu.
Kapının önünde bekleyen ahaliyi gördü. Hepsinin gözü gelecek olan haberdi.
Verdey hanım telaş içinde gelen gelinine baktı. " Dilber iyimisin kecamin."
Dilber ellerini yumruk yapmış kimse görmesin diye de elbisenin kumaşının arasında saklıyordu.
" İyiyim," diyebildi. Her ne kadar iyi olabilirse.
Yanlarından geçerek onları geride bıraktı. Kimseyle konuşacak hâli yoktu. Kimse içinde kendini paralacaycak hâli de yoktu.
Odasına doğru çıktı. Merdivenleri ikişer ikişer çıktı. Odasına doğru gelip kapıyı açtı. Öyle ki kapıyı o kadar hızlı çarpmıştı ki duvarlardan sesler gelmişti.
Banyoya geçen kadın üstünü hızla çıkardı. Çıplak kalan kadın kendini banyoya attı. Suyu ayarlayıp keseyi alıp vücudunu kızarana kadar keseledi. Kocasının dokunduğu yerleri öptüğü, sevdiği, haz aldığı, kendinden geçirdiği yerleri bile kesleyerek çıkarmaya çalıştı.
" Çık ne olursun çık! Lütfen, hiç bir şey kalmasın." Hem kendini kesiliyor, hemde ağlıyordu. Bu bir sessiz feryadı. Boyununu kizartana kadar kese vurdu.
" Senden nefret ediyorum.... Senin karın olmaktan nefert ediyorum.... Bana bu acıyı yaşattığın için.... Senden nefret ediyorum... Yemin ederim... Yemin ederim.... Senin karın olmadan unatiyorum..." Ağlamaktan heba oldu kadın. Elini duvara vuruyordu. Acısını kedinden çıkarmak için, canını yaka yaka bu illeti sökmek istiyordu.
" Allah'ım.... Allah'ım" hıçkıra hıçkıra ağladı. " Lütfen... Lütfen kurtar beni.... Yemin ederim çok bir şey istemiyorum...." Tekrar elini yumruk yapıp duvara vurdu. " Yemin ederim... Sadece gitmek istiyorum.... Allah'ım duy beni" nefesi tükendi kadının. Acıyı içinden sökmek, nefes almak için ise çabalıyordu. Sanki birileri onu öldürmek için canla başla mücadele ediyordu.
" Ben... Ben... Ne Günah işledim... Ben ne işledim de bana bu acıyı verdin... Sevmekten başka... Guvnemkten başka... Aile kurmaktan başka.."
Diliinin ucuna gelen herşeyi bir bir dökmek istiyordu. " Beni senden başka kimse göremez, kimse anlamaz... Senden başka kimseden yardım istemeyem." Yere çöken kadın suyun soğukluğunun farkında bile değildi. Üşümesi gereken yerde cayır cayır yanıyordu.
Dizlerini kendine doğru çekip daha çok ağladı. İsyan etmek istiyor, yaradinin zoruna gider, büyük günah işler diye korkuyordu. Onun hiç bir suçu günahı yokken bunlar neden bu kadının başına geliyordu.
Ne kadar süre durdu bilemedi. Yavaş yavaş kendine geldi. Suyu biraz daha vücuduna döktü. Boyunu ve bazı yerleri keselemketen kıpkırmızı olmuştu. Pek yadirgamdi.
Ayağa dikkatlice kalkıp üstüne bornoz giyip banyodan çıktı. Üstüne bir şeyler giyenen kadın yatağa geçti.
Yatağa uzanan kadın yorganı başına çekecekti ki kapı çaldı.
" Gel." Kapı yavaşça açıldı.
Fırat kafasını içeri soktu. " Geliyorum yengem,"
Gel diye işaret etti Dilber. Kolundan destek alıp sırtını yatağın başlığına dayadı.
Fırat gelip kadının yanına oturdu. Bugün yenegsi için endişe etmişti. Baygınlık geçirdiği için hem korkmuş hemde üzülmüştü. Hastanden dönen kadını görünce içindeki korkuyu bir nebzede olsa geçmişti.
Elindeki poşeti gösterdi.
" Sana vitamin getirdim," diyen adam poşetten malzemeleri çıkarttı.
Dilber ne getirdiğine baktı. Poşetten bir dürüm ve ayran getirdi.
Dürümün kağıdını yırtıp yengeisne uzattı. " Şimdi yengem, bu bizim meşhur cigerimizdir. Bunu ye varya gram uzutunu kalirsa," Fırat bir doktor gibi konuşuyordu.
Dürümü alıp yengeisne verdi.
" Hepsini yiyemem ama," diyen Dilbere bu ayıp oldu der gibi bakış attı.
" Yengem, bunu bu ciğerler duymasın vallahi gucenirler. Sen bunu ye vallahi zımba gibi olursun kuranima."
Dilber bu çocuğu çok seviyordu. Onu kiramazdi. Yaptığı dürümden bir parça ısırdı. Yanına da ayran açan adam yengeinse verdi.
" İsotta ye, o fişek gibi eder imanima,"
Poşetten çıkartıgi kırmızı biberleri de verdi. Dilber o kadar üzüntünün üstüne bunları yiyordu. Dürümü zor bela yemiş bitirmişti. Ama biberler baya acıydı.
Yemek yediği için, biraz canlılık gelmişti. Doktorun verdiği ilaçları da alıp içti. Biraz uyumak istiyordu.
Fırat bu seferde başka bir poşet getirdi. Poşeti açıp içinden almış olduğu gofretti açıp verdi.
Dilber bir şey demeden yiyordu. Ağzının tadı biraz daha kendine gelmsiti.
" Fırat,"
Fırat kadına baktı.
" Buyur yengem,"
" Teşekkür ederim herşey için."
" Yengem, teşekküre gerek yok, çünkü bende birazdan kendimi yakacağım."
Dilber bu çocuğa gülmeden edemedi.
" İmanima bu nasıl biber yav, kuranima amel defterim kapanacak."
Fırat ayağa kalkarak gitti. Yenegsinin durumunu biliyordu. O yüzden böyle bir şey yapmıştı. Elinde olsa onu alır başka bir yere götürür, bir daha iki cihan bir araya gelse buraya getirmezdi. Ama maalesef böyle bir şey mümkün değildi.
Fırat gittikten sonra ayağa kalkan kadın babasını aradı. Durumu tek tek söyledi. İki gün sonra avukatın yanına gidecek durumu anlatacakti. Avukat ne derse onu yapmak zorunda idi.
Babası kızının durumunu ogernmis gelmek için ne kadar zorlansa da yemin etmişti kendine. O eve sadece kızını almak için gidecekti. O kızının oradan kurtulacagi günü bekliyrdu.
Dilber babası ile konuştuktan sonra babasının verdiği Kart ile telefona taktı. Babasının numarasını çevirip tek tek fotoğrafları attı. Sadece öptüğü fotoğraf değil aynı zamanda Çakıroğlu çifti geldiğinde de çekilmiş bir kaç fotoğraf vardı onları da attı.
Babası bu fotoğrafları tek tek çıkaracak avukata sunacaktı. Ve bu fotoğraflar ise dosyaya islenceketi.
Buradan kurtuluş bileti bunlar olacaktı. Kararlıydı.
Özgürlük için geri sayım başlamıştı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...