Ah almak kadar kötü bir şey yoktur bu dünyada, hele ki en büyük ah yara almış bir mazlumun ahı ise...
Avşin ve Şevket doktora gitmiş muayene olmuşlardı. Daha doğrusu Avşin girmişti muayene. Gerekli teknikler yapıldıktan sonra doktorun karşısına geçmişti.
Yeni gelen doktor, Şule hanım raporlara tek tek bakmıştı.
Gözlüğünü gözünden çıkaran doktor, Şule hanım Avişine döndü.
" Avşin hanım, raporlarinizi inceledim," hem kadına hemde kocasına baktı doktor Şule hanım.
" İlk doğumda, bebeğiniz ölü doğmuş ve sizin de kanamaniz olmuş,"Avşin başını salladı. Çok zor bir doğuma girmişti. Beklenmedik olaylar olmuştu doğumda.
" Bu durumda ise, bebeğinizin olması çok zor!"
Avşin öylece kaldı. Gözleri ise doktor da idi. Bir bebeği olmayacak mıydı? Anne olamayacak mıydı?
" Na... Naa. Nasıl, yani!" Avşin'in kalbî ağzında atıyordu. Bu nasıl bir durumdu böyle, gözleri anında bugulanmis kadın tepki vermedi.
" Bakın, rahminizde büyük bir problem oluşmuş, kanama olduğundan dolayı. Bu bazı kadınlarda oluşa biliyor! Eğer tedavi olursanız, küçük bir ihtimal de olsa hamile kalabilirsiniz!"
Küçücük bir ihtimale bel bağlamak. Bir bebeğin olması için, küçücük bir umut ışığı zorda olsa gözüküyordu.
Odadan çıkan Avşin düşecek gibi olmuş kendini duvara dayamisti. Elini kalbine götüren kadın nefes dâhi alamadı. Küçücük bir ihtimaldi bebeğin olması.
Kendini hayatını kendisi yakmıştı. Kuma olarak girdiği bu cehennem gibi ev ona mezar olmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Bahçeye çıktığında ise hiç görmeyecek kişileri gördü. Dilber ve Egît Hekimoğlu çifti. İkiside birbiri ile tartışsa da çok uyumlu bir çift olduğu bile uzaktan görebiiyordu. Karnı çıkan kadın kocası tarafından dikkatili bir şekilde arabaya bindirilmişdi.
***
Gözleri dışarda, sesi soluğu çıkmıyordu. Ne Şevket'in nede Avşin'in. İkiside susmustu. İkiside enkaz altında idi. Yıkık dökük bir yalnızlık vardı.Eve gelene kadar ne konuşmuş nede bir çift laf etmişti Şevket. Kadın iyi değildi, kendisi de iyi olmadığı gibi!
Araba konağın önüne geldiğinde Avşin çantasını alıp arabadan indi. Gözleri bugulanan kadın, bahçeden hızla geçmişti.
Eve giren kadın hiç kimseyi duymadı. Duymak istemediği için odaya koşarcasina çıkmıştı. Gözünün önünü göre bilirse odaya çıkması da mümkün olacaktı.
Odaya giren kadın çantasını hızla yere attı. İçinde katilam vardı, yüreğini saran körpe bir katilam. İçi içini yiyordu. Nefes alamıyor nefesi ciğerlerine cekemisyrdi.
Yatağın yanına çöken kadın avuç içi ile çarşafı sıkı sıkıya tutuyordu. Yüzünü çarşafa kapatan kadın ağlama krizine girmişti.
" Avşin, Avşin ne oldu?" Sesi duyuyordu fakat cevap verecek durumda değildi. Rojda kadını kolundan tutup sarsıyordu.
Yüzünü carsfatan kaldıran kadın elitsine baktı. Gözleri kısacık zamanda kızarmıştı.
" Ben... Ben iyi... İyi değilim!" Hıçkıra hıçkıra ağladı. İyi değildi ki o, iyi olmak hiç bu kadar zor ve çaresiz olamamıştı.
" Olmadı, olmayacak!" Rojda ağlayan kadına baktı. Ne olmuyordu? Neden bu hâle gelmişti bu kadın?
" Ne olamayacak Avşin, ne oldu!" Çıldırmak üzereydi Rojda, yoksa yine Şevket ile kavgaya falan mı tutusmustu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...