Mucize denen şeye insanoğlu tutunurdu. Mucize altı harften oluşan bir kelime aynı zamanda ise bir çiçek hayatı boyunca da o umuda tutan bir araçtı.
Dilber ve Egît ise o muziceye inat tutunmuştu. Doktora giden kadın durumunu anlatanmisti.
Doktor gerekli olan herşeyi hazır etmiş ve tedavi sürecine girmişti. Dilberin âdet takvimine göre gidecekti.
Bir hafta sonra ise adet dönemine giren kadın ise tedaviye hızla başlamışlardı. Tedavi süreci ağrısız ve sancısız olsa bile ruhta çok büyük yıkılmar olurdu.
Her kadın bu süreçten geçer, ama sonuç hüsran ile sonuçlanirdi. Hele ki ilk kadınlar! Onlar için daha kâbus gibi bir şeydi. Hamile kalmadığı için hastaneden eli boş yüreği sızı içinde çıkardı.
İlk kadında açmayan çiçek ise aile büyüklerinin o iğrenç âdetleriden olan kuma baskısı ile çıkar, bu baskı ile adam kendini kanıtlamak için ikinci kadınla kanıtlar, o umut ışığı ise ikinci kadında açardı.
Birinci kadından beklenen bebek haberi, ikinci kadından gelir, zılgıtlar çekilir olan ise ilk kadına olurdu. İlk kadında açmayan tomurcuk ikinci kadında açardı.
Dilber de bu kadınlardan biriydi. Hep hüsran ile çıkmıştı hastanden. Eve geldiğinde ailesi onlardan bebek haberi bekler, fakat o haber hiç gelmezdi.
Bu sefer ki umut çok büyüktü. Yanında onu seven herşeyi için hayatta bağlayan bir adam vardı.
Tedavi başladığından beri karısı strese giremesin diye onunla güzel sohbet ediyor, yemeğe çıkarıyordu.
Bugünde evdeydiler. Eğît'in yakın arkadaşı Han ve karısı Asya gelecekti. Dilberde kolları sıvamış Urfa yöresine ait yemekler yapmıştı.
Sabahtan beri mutfaktan çıkmamıştı kadın her ne kadar kocası dışardan alalım dese de izin vermedi.
Fırını açan kadın tepside pişen yemeği kontrol etti. Pişmiş olan yemeği tezgahın üzerine koydu. Halep tavası yapmış üzerine ise yeşil biber ve domates ile süslenmişti. Yanına ise çorba ve bulgur pilavı yapmıştı.
" Güzelim bitti mi?" Mutfaktan içeri giren adam yemekleri görünce ağzı sulanmıştı.
" Evet bitti, ben gideyim de üzerimi değiştireyim." Mutfak pnecersini açan kadın arkasını dönüp kocasına baktı.
Egît yemeklere baktı. Hepsi de enfes gözüküyordu.
Yanından geçeceği sırada kocası onu yanına çekip dudağına sert ama haşin bir öpücük bırakmıştı. Bir haftadan fazla karısı ile olmamıştı.
" Seni çok özledim!" Özlemini ise bu şekilde belirtti. Çok özlemişti bu kadını tedaviye başladığından beri karısı ile bir türlü birlikte olmamıştı. Tek istediği bebek değildi, bu kadını da tümü ile istiyordu.
" Egît beni birakman lazım, üstümü değiştirmem lazım!" Dilberde kocasını çok özlemişti ama, ilaçlar ve iğne onu biraz yoruyordu. Kocası da bu yüzden fazla yorulmasin diye doknumyirdu ama, istiyrdu oda.
" Misafirleri arasam gelmeyin desem sonra seninle odaya çıksam," kadına doğru sokulup burununu boyun çukuruna soktu. Derince nefesini kadına doğru veriyordu.
" Olmaz!" Kendine aniden gelen kadın hızla çekildi. " Ben bunca yemeği boşuna hazır etmedim" hemen kocasının kıskacından çıkan kadın koşarak merdivenleri çıktı.
" Ama misafir gidecek Dilber, gece olacak nihayetinde, o zaman da bakalım kaça bilecek misin!" Kocasının sesini duysa da bir şey demeden kendini odaya attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Teen FictionAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...