Acı çığlıklar bir insanın boyununa pranga gibi dolanirdi. Bir insan ah ettiyse eğer o ah ömür billah üstünden çıkmazdı.
Güç bela çıkmıştı merdivenleri, yönünü kaybetmiş bir pulsa gibi nereye, hangi yöne gideceğini bilmiyordu.
İstikamet ise odası idi. Oraya doğru ilerledi. Kapının önüne geldiğinde kapının kulpunu tutup indirdi, titrek bedeni ise hala aşılmış değildi. Boş olan odaya girmeye.
İçeri yavaşça süzüldü. Odanın içi karanlık ve yalnızlık ile doluydu. Beyaz güneş perdesi çekilmişti. Sokak lambası bile odanın içine yansimiyordu.
Kapıyı kapatan adam gözleri ile etrafını taradı, Dilberin eski ve aşk dolu huzur kokan odası.
Gözleri yanamya başlayan adam dirayetini kaybetmeden yatağa doğru ilerledi. Yavaşça oturdu adam, bomboş oda vardı karşısında.
Gözleri ise bir noktaya kitlendi. Eski o güzel günleri hatırına geldi.
"Hangisini giyeyim Dilberim?"
Elinde tuttuğu kravat ile kadına baktı. Dilber gülümseyerek yanına geldi. Siyah çizgili kravatı alıp adamın boyununa geçirdi.
" Sana bu saatten sonra yasak getiriyorum ağam!"
Şevket güldü. " Neye yasak getiriyorsun?" Diye kadınına baktı.
Dilber elindeki kravatı güzelce bağlayıp adama baktı.
" Böyle, çok yakışıklı olduğunu için!"
Şevket yeniden güldü. Kolları ile kadının belinden tutup onu dolabın kapağına yasladı. Burnunu burununa sürtü. Kadının hoş kokusu adamı mest etmişti.
" Ne yapalım, bizim de bir auramiz var!" Diyerek çapkinca güldü.
Dilber ise kaşını catip işini bitirdi. Geri çekilmesini beklediği adam, geri çekilmemiş dudağına yapışmıştı. Aheste aheste öptüğü kadını kolları arasında çıldırdrmisti. Öpücüğü derinleşen adam kendini zar zor tuttu.
" Bak yine yaptın yapacağını!" Diyerek kadının veryansıni dinledi.
" Ne yapmışım!" Diyerek kadının dudağına baktı. Hâlâ öpme peşinde idi.
" Rujumu yiyorsun, sonrada yeniden sürüyorum!"
Ufak bir öpücük kondurdu ve geri çekildi.
" Peki bir daha opmem!" Diyerek geri çekildi.
" Ben öperim, o zaman." Diyerek cilve ile omuzunu silkti.
Şevket ağa o günleri hatırladı. Şimdi bu oda boştu. Tıpkı kendi boşluğunda olduğu gibi.
Yatağa uzanan adam kafasını yatağa gömdü. Karısının güzel kokusunu aradı fakat bulamadı. Gittiği gibi kokusunu da alıp götürmüştü.
" Dilber," gözlerini kapadı. Ruhu bedeni Dilber diye bağırıyordu.
" Seni çok ama çok özledim." Sesini duysa, özlemini hissettse, anlasa gelir miydi?
İçindeki derin çukur büyüdükçe büyüdü. Bir girdap gibi adamı kendine çekiyordu. Boguluyordu. Bir kasırga gibi sert esen rüzgarda boguluyordu.
" Beni unut!" Şevket aniden kafasını kaldırdı. Etrafına bakındı. Gözleri gelen sesi arıyordu. " Beni artık yokum!" Aniden kapının önüne döndü. Dilber oradaydı.
Kafasını deli gibi salladı. " Olmuyor, yemin ederim olmuyor!" Kadın ile konuşmaya çalıştı. " Seni... Seni unutmayorum, ben... Ben yapmıyorum!" Kadın orada diklirken adan yanına gitmeye korkuyordu. Gider diye!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Gözyaşı
Novela JuvenilAşk, insanın canını yakan, ama her koşulda ise yanında olandı. Dilber Beyoğlu ise bu aşk denen girdaba düşmüş bir gül goncasi idi. İlk evliliğinde tövbe eden kadın hiç rast gelmediği bir sevda ateşine düştü. Egît Hekimoğlu ona asıl sevda ateşini ve...