13

7.2K 550 47
                                    

Jungkook, bir süredir biriktirdiği parasını son olarak sırt çantasına yerleştirdiğinde; bu parayı da uçak biletine verdikten sonra elinde bir şeyin kalmayacağını çok iyi biliyordu. Banka hesabında ona miras kalan milyon dolarlara sahip olsa bile, hem henüz bir yetişkin olmadığından hem de bankadan para çekmeyi başarabilse dahi abisinin bunu öğrenmesini istemediğinden dolayı oraya dokunamıyordu.

Seo Rin'i otele bırakıp eve geldiğinde bir an çok yalnız hissetmiş ve olduğu gibi kanepeye çöküp öylece tam olarak hiç bir şeyi beklemişti. Bu hisse alışıyor olduğunu düşünürken o kızın bunu bir gecede alt üst etmesinden nefret etmişti. Bir gecede tüm fikirlerinin değişmesinden; bir gecede neredeyse tüm kırgınlıklarını, kızgınlıklarını ve pişmanlıklarını birine anlatmış olmaktan nefret etmişti. Bu nedenle onunla bir daha görüşmek istemediğini vurgulamış, bunun bir mola olduğunu söyleyerek belki de onu kırmıştı. Ama bu artık önemli değildi.

Jungkook, neredeyse ciğerlerini yerinden sökecek bir güçle tekrar öksürdü ve yatağa oturup başındaki bu ağrının, üstündeki bu halsizliğin biraz da olsa geçmesini bekledi. Sabah hiç bir şeyi yoktu, ta ki o kanepede önemli kararlar alıncaya kadar.

İnternetten en yakın hava alanındaki Kore uçağının saatine bakıp biraz uyumuş -ilk uçak gecenin geç saatlerindeydi- uyandığında da yastığını terden dolayı sırılsıklam ve kendini de titrerken bulmuştu. Hızlı bir duş alıp hemen valizini hazırlamaya başladığında da... Kafasında o kadar çok onu rahatsız eden şey vardı ki, şu an ölüyor olsa dahi Kore'ye geri dönme işini ertelemeye niyeti yoktu. Çünkü eğer bir saat daha geciktirirse, gidemezdi.

Valizinin küçük cebine koyduğu ağrı kesici paketini alıp içinden bir tane çıkardı ve küçük beyaz şeyi elinde evirip çevirmeye başladı. Bunu içerse ne olacağını gayet iyi biliyordu ama şu an ayakta durması gerekiyordu ve uzun süredir zaten bir ilaç içmeyi de denememişti.

Ailesini kaybettikten sonra, teyzesinin yanında kaldığı sıralarda, çok kötü hasta olup yine de ilaç içememesinin üzerine teyzesinin panikleyişini çok iyi hatırlıyordu. Soluğu hastanede almışlardı. Doktoru zaten Jungkook'un bildiği üzere bunun muhtemelen küçükken ilaçlarla yaşadığı bir travmayla alakalı olduğunu söyleyip bir sürü testten sonra tamamen psikolojik bir şey olduğuna teyzesini inandırabilmişti.

Belki bunu aşmıştı?

Mutfağa gidip bir bardak suyla ilacı yuttu. Daha belki de ilaç ulaşması gereken yere ulaşmadan, genç oğlan midesinin kalktığını hissetmiş ve küfretmişti. İlacı jelibon gibi düşünmenin de bir yardımı dokunmuyordu artık. Küçükken annesi, jelibon veya şeker diye düşündüttürüp ona bazen ilaçları yutturmayı ve midesinde tutturmayı başarırdı ama artık... Ne küçüktü ne de yanında annesi vardı.

Jungkook, sonuç olarak tuvalete zar zor yetişip midesinde ne var ne yok çıkardı. İlacı 3 dakika bile bünyesinde tutamamıştı ve şimdi üstüne bir de vücudu, onu ayakta tutacak enerjiyi alacağı besinden yoksun kalmıştı. Sifona basılı tutup ayağa kalkmayı denediğindeyse nerdeyse olduğu gibi yere yığılıyordu ama ayağa kalkmak zorundaydı. Başka şansı yoktu, her şey uçağa bindiğinde geçecekti. O koltuğa oturacak, Kore'ye gidene kadar uyuyacak ve sonra... Henüz bir planı yoktu. Oraya gittiğinde düşünürdü.

Son olarak her şeyi kontrol etti ve pek de güzel anlara tanıklık etmemiş olan eve bir kez daha bakıp, ordan çıktı. Nedense bu, Kore'den ayrıldığı günü hatırlatmıştı. O zaman da böyle yağmur yağıyordu.

Ceketinin önünü kapattı ve taksiye bindi. Parasını dibine kadar kullanacak demekti bu, ama başka yapabileceği bir şey yoktu. Bu durumda bir de toplu taşımalara ve kalabalığa dayanabileceğini düşünmüyordu.

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin