22

6.6K 607 33
                                    

"Keşke bana daha önceden anlatnış olsaydın," diyerek salıncağın zincirine yaslanan Hyun Bi'ye karşılık olarak sadece ayağımı yere sürttüm.

Akşamın bu saatinde bomboş olan parkta salıncaklara oturmuş gıcırtılar eşliğinde yavaşça sallanarak yaşananların üzerinden geçiyor, değerlendirme yapıyorduk.

Pek iyi bitmemişti, Hyun Bi'nin de hevesinin kursağında kalmasına dolaylı olarak- hayır direk ben sebep olmuştum.

Suga bana Jungkook'u tanıyıp tanımadığımı sorduğunda onu Jungkook'un sadece Bangtan'ın eski bir üyesi olduğunu duyduğumu söyleyerek geçişirmiştim. Bangtan'ı onlar bizim okula gelmeden önce bilmediğimi biliyorlardı, o yüzden duymak kelimesini kullanmıştım. Her ne kadar ikna olmuşa benzemiyor gibi dursalardı da, o an için dikkatler üzerimden çekilmişti. Çünkü Tae Hyung hala ısrarla Jungkook diye birini tanımadığını dile getirdiği için başta Jimin olmak üzere herkes onunla konuşmaya çalışıyordu. Bu sırada da Hye Shin aniden bir yere gitmesi gerektiğini söyleyip evden ayrılmıştı. Suga onunla beraber gitmek istese de, Hye Shin nedenini anlayamadığımız bir şekilde sertçe onu reddetmiş, sonra da bize hoşçakal deyip gitmişti.

Sonuç olarak bir süre sonra Jimin'le Tae Hyung dışarı çıkmış, bizi diğerleriyle evde yalnız bırakmıştı. Hoseok, olanlar için üzgün olduğunu ve bu günü telafi edeceklerine dair söz verirken, Nam Joon başını ellerinin arasına alıp öylece beklemiş, bir süre sonra da, "Lider olsam bile hiç bir işe yaramıyorum," diyerek derin bir nefes vermişti. Hepsi o kadar... Üzgün görünüyordu ki, saniyesi saniyesine her şey aklımdaydı.

Yani Jungkook konusunda onların da fazlaca hassas olduğunu öğrenmiş olduk. İlk başlarda Jungkook'un arkadaşları için acı çekmesine rağmen burada görmezden gelindiğini düşünüp bu duruma kızmıştım ama Jin, sadece Tae Hyung'un bu kadar tepki verdiğini açıklayınca içim rahatlamıştı. O ikisi çocukluk arkadaşı olduklarından, Tae Hyung'un onun gidişini hala sindiremediğinden bahsetti. Üstüne bir de tüm okul olan biteni kısa sürede öğrenip Bangtan'ı, maknae'lerine sahip çıkamamakla suçlamış; onun gidişinden haberlerinin olmamasını yadırgamış olmalarını eklemeyi ihmal etmedi. Jin bunları anlatırken parmaklarıyla oynuyordu. Bütün bu suçlamaları haklı buluyor, kendini sorumlu hissediyor olmalıydı.

Ah, sonuç olarak Suga'nın başının ağrısı iyice artınca Jin onu evine göndermeye çalışıp dinlenmesini söylemiş ama bir türlü kendini dinletememişti. Ardından bu geceyi o evde geçireceklerini öğrenmiştik, ne diyeyim, kıskanmıştım. Resmen hepsinin ortak bir evi vardı.

Ve artık en sonunda burada, sessiz ve karanlık parktaydık. Hyun Bi'ye Amerika'da olanları anlatmış, bana kızmasını bekliyordum ama o da sadece üzgün gibiydi.

"Jungkook birbirimizi hiç tanımamış gibi devam edelim diyince... Anlatamadım işte," diyerek nihayet konuştum. "Cidden onun bahsettiği insanların içinde olacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi."

"Burayı özlüyor muymuş?"

"Özlüyor," diye yanıtladım sessizce. Hyun Bi'ye anlatırken, Jungkook'un burdan aniden gitmesinin ve Amerika'da olmasının nedenini anlatmamıştım ve o da şükür ki sorgulamamıştı.

"Kendini üzme," diyerek gülümsedi bana. "Bugünün böyle bitmesinde hiç bir suçun yok."

"Ama-"

"Sen sadece bir soru sordun. Bu raddeye getiren Tae Hyung'du." Sessiz kalmayı tercih ettiğimde devam etti. "Hem bunu telafi edeceklerini söylediler~ Eminim bir dahaki problemsiz geçer."

"Umarım."

"Onlar iyi çocuklar Seo Rin," diyerek ayağa kalktı. "Bu konuyu açtığın için sana kızacak değiller. Eğer daha fazla suratını asarsan oraya koca bir yumruk yiyeceksin."

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin