"Anlat, anlat, anlat!"
Hyun Bi'nin bastırması üzerine elime geçen bir yastığı suratına fırlattım. Dün eve kıpkırmızı bir suratla, sırılsıklam geldiğimde sadece koştuğumu söylemiş, sonra da yanlışlıkla hayatımın en yoğun günü olduğunu ağzımdan kaçırmıştım. Yani sonuç olarak Hyun Bi, dün benim Jungkook'la olduğumu biliyordu ve onunla bir şeyler yaşadığımı tahmin edebilmişti. Her ne kadar gece beni rahatsız etmeyip uyumama izin verdiyse de sabah guguk kuşu gibi başımın etini yeme seanslarına başlamıştı.
Gerçek şuydu ki, Jungkook'un itirafı -hala bunun gerçek olduğuna inanamıyordum- beni öpmesi ile sonlandığında -bunun gerçek olduğuna inanamamazlık bile yapamıyordum- bir süre öylece gözünün içine baka baka dikilmiş, ardından arkama bile bakmadan, hayatımda hiç ulaşmadığım bir hızda koşarak kaçmıştım. Evet, resmen onu orada öylece bırakarak kaçmıştım. Bunu nasıl anlatabilirdim ki?
Ah ama bir dakika, dikkati üzerimden çekmemin bir yolu vardı.
"Bekle," diyerek yatağımdan doğrulup yüzüme sinsi bir ifade yerleştirdim. "Sen de dün Tae Hyung'la beraberdin. Ne yaptınız?"
Bana geri fırlatmak üzere olduğu yastığı sıkıca tutup somurttu. "Film izlemeye gittik ve sonra... Beraber yemek yemek istediğini söyledi."
"Tamam işte!" diye şakıdım. Bu kadarını ben de biliyordum. "Yüzündeki bu ifade ne?"
"Seo Rin," diyerek başını iki yanına salladı ve hafifçe güldü. "Bir buçuk yıldır hoşlandığım çocukla sinemaya gittik ve sonrasında bana yemek ısmarlayacağını söyledi. Çok mutluydum. Beni basit bir yere ramen yemek için götürdüğünde bile çok mutluydum, onun için diyetimi bile bozmuştum."
"Peki ne oldu?"
"Cüzdanını evde unutmuş."
Kim Aptal Tae Hyung. Kahkahalarıma engel olamazken teyit etmek için, "Ne?" diye sordum. Sinema biletlerini önceden aldıkları için muhtemelen sinemada sorun yaşamamışlardı, bir de liseli öğrencilerine özel kantin kampanyaları olduğundan paraya ihtiyaç hissetmemişlerdi ama... Ah elbette, Tae Hyung dün evden ayakkabı bağcıklarını bile bağlamayı unutarak aceleyle çıkmıştı. Hayati bir şeyini unutmuş olması onun standartlarında oldukça normaldi.
"Cüzdanını evde unutmuş işte!" Yatağıma zıplayıp yüzünü yastığıma gömerek olduğu yerde tepinmeye başladı. "Sorun şu ki, benim de yanımda hesabı ödeyecek kadar param yoktu!"
"Ne yaptınız?"
"Yah gülme!" Bu imkansızdı. Paniklemiş bir Tae Hyung, şok olmuş bir Hyun Bi düşünüyordum da... O ikisi cidden birbirlerine çok yakışıyorlardı.
"Tamam, tamam..." Nefes alıp oturuşumu dikkeştirerek ciddi bir ifade takındım. "Gülmüyorum."
"Ne yapabilirdik? Öğrenci olduğumuzu söylediğimizde para almak için gidip geri döneceğimize inanmadılar bile." Gözlerini yumup tekrar bir iç çektikten sonra devam etti. "Hesabı çıkartabilmek için bir günlüğüne orada çalışmamızı istediler."
"Beni neden aramadın?"
"Aramayı düşündüm ama Tae Hyung, senin Jungkook'la olduğunu, sizi rahatsız etmememiz gerektiğini söyledi." Hyun Bi umutsuzca başını iki yanına sallarken dudaklarımı kemirdim. Jungkook'la aramızda nasıl bir işetişim var gibi gözüküyordu da tüm Bangtan ikimizi yalnız bırakmak için seferber oluyordu? Gerçi bunun cevabını öğreneli çok olmuştu.
"Sonra," diye devam etti Hyun Bi. "Tae Hyung, Nam Joon'u aradı ama telefonu kapalıydı. Böylelikle pes edip diğer çocukların da muhtemelen cevaplamayacaklarını söyleyerek çalışmayı kabul etti."
