50

5.1K 519 28
                                    

"İyiyim, iyiyim. Bir şey yok..."

Bizi kapıda karşılayan Jung Hyun, Jungkook'un asık suratına karşılık onun iyi olup olmadığını sormuştu fakat aldığı cevap altı erkeğin kahkahasını bastıramamıştı. Ben hala panik halimden kurtulamadığım için biraz sinirliydim, Hye Shin ve Hyun Bi de bu konuda gülmeye utanıyor olsalardı gerek, sesleri çıkmıyordu.

Hepimiz içeri girdik ve Bangtan kendi aralarında bol kahkahalı bir sohbete dalmak üzereyken Jung Hyun, kardeşini bir kenara çekip konuşmak istediğini söyledi. O ikisi bir kaç dakikalığına bahçeye tekrar çıkarken geri kalanları onları çaktırmadan nasıl dinleyebilecekleri üzerine kafa patlatıyorlardı.

Ben de tek başıma mutfağa gidip buzdolabından bir su şişesi aldım. Kimin olduğunu umursamadan şişeyi kafama dikerken düşünmeden edemiyordum.

Jungkook'un bir serseriymiş gibi bana yaklaşması Jin'in bir planıydı. Jin bu kadar korkacağımı tahmin edemeyip böyle bir şeyi teklif ettiği için benden defalarca özür dilemişti. Jungkook da tekmemden sonraki ilk bir kaç adımında zorlansa da eve gelene kadar normale dönmüş ama Jin'den intikam alacağını hepimize milyon kere duyurmuştu. Önemli bir not daha; Hoseok bile böyle bir cesaret oyununu teklif ettikleri için özür dilerken, Jungkook tek bir kelime bile etmemişti.

Odun.

Beni öyle tutan ve bana öyle dokunan kişi ya Jungkook olmasaydı? Ya böyle bir şey gerçekten başıma gelseydi ve kimse beni duyamasaydı? O zaman tekme attığımda beni kolayca bırakmazlardı.

Eğer bu bir şaka-

BİR SANİYE.

AH, TANRIM!

Avuç içimle alnıma vurup hemen cebimdeki telefonu açtım. Jungkook'un saldırısı sırasında yere düştüğü için kapanmıştı ve B.A.P'yle olan konuşmam yarıda kesilmişti; bu yüzden onlara henüz nerede olduğumu bile söyleyememiştim, meraktan deliye dönmüş olmalılardı.

Telefonum aheste aheste açılırken, sol bacağımı hızlı hızlı salladım. Şu an babama haber vermiş bile olabilirlerdi. Saati kontrol ettim, olay üzerinden sadece 15 dakika geçmişti ama... Emin olamıyordum.

Nihayet cevapsız aramalara girdiğimde her biri farklı bir B.A.P üyesine ait olan toplamda 48 arama vardı. Hemen en üstteki Young Jae'nin numarasının üzerine dokundum. İlk çalışta açtığında o kadar yüksek sesle karşılık verdi ki, telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım.

"TANRIM, NEREDESİN? SEO RIN, İYİ MİSİN? NELER OLUYOR? SANA BİR ŞEY YAPTI MI? POLİSE HABER VERDİN M-"

"Young Jae, diğerlerinde de söyle, sakin olun." Araya girip onu susturduğumda gözlerimi kapattım. Bu işten nasıl sıyrılacağım hakkında en ufak bir fikrim bike yoktu. "Ben iyiyim, önemli bir şey yok."

"NASIL YOK?" Hala bağırıyordu. "SENİ ÇIĞLIK ATARKEN DUYDUK!"

"B-bir kaç arkadaşım bana şaka yapmak istemiş sadece..." BTS'in adını verirsem beni öldürürlerdi. "Şu an iyiyim, tamam mı? Yarın okulda görüş-"

"Aptal." Bu Dae Hyun'un sesiydi. Telefonu o almış olmalıydı. "Oyun olduğunu nasıl anlamazsın? Nasıl endişelendik haberin var mı? Sokak sokak dolaştık, sana ulaşamıyoruz diye babanı aramak üzereydik!"

15 dakikada yapabileceklerini gözümün önünde canlandırdım ve daha da canım sıkıldı. "Özür dilerim, gerçekten. Ben de bilmiyordum..."

Bir süre ses gelmedi ama sonra derin bir nefes aldı. "İyisin, değil mi? Evde yalnız kalacakmışsın, birimizin gelmesini ister misin? Bu geceyi tek geçirebilir misin? Korkmuş olmalısın."

Ah, çocuklar. Bir bilseydiniz.

"Hyun Bi'yle beraber kalacağız," diyerek açıkladım. "Teşekkür ederim..."

"Tamam, yarın görüşürüz o zaman." Dae Hyun, beklemediğim bir şekilde çabucak uysallaşırken ekledi. "İyi dinlen, seni böyle korkutanların kim olduğunu anlatacaksın! Anlaşıldı mı?"

Kıkırdayıp onu onayladığımda, aslında yalan olmayan yalanımın çabucak unutulmasını diliyordum. Telefonu cebime geri gönderdim ve bu gece eve gittiğimizde, Hyun Bi'ye Jin'in planını desteklediği ve en başında bir şekilde benim Bangtan'la yakınlaşmama sebep olduğu için. edeceğim işkenceleri planlamaya koyuldum.

Başımı kaldırdığımda sadece yarım adım ötemde dikilen bir adet Jungkook'la karşılaşmayı beklemiyordum tabiki. İrkildiğim için kaşlarını çattı. "Kimdi?"

"Bununla neden ilgileniyorsun?" Onu geçip salona, diğerlerinin yanına gitmeyi planlıyordum ki beni kolumdan tutarak olduğum yere sabitledi.

"Bana hala kızgın mısın?"

Güldüm. "Planladığınız şey gerçekten bir kızın başına geldiğinde genelde ne oluyor biliyor musun?"

Elbette bilmiyordu.

"İntihar ediyor," diye yanıtladım sakince. Bana gerçekten öyle davranmak istemediğini biliyordum ama bir şekilde hala... Kızgındım.

"Üzgünüm," diye fısıldadı. Çok yakın olduğumuzdan soluk alış verişlerini bile duyabiliyordum. "Gerçekten. Jin Hyung istese bile korkacağını tahmin etmeliydim, çok üzgünüm."

Sonrasında yavaşça beni kendine çekip sarıldı. Başta karşılık vermediğim için beni daha da kendine bastırıp, "Demek bana sarılmıyorsun..." diyerek kaburgalarımı ezme çabalarına girdiğinde istemsizce gülümsedim ve kollarımı onun beline sardım.

"Gerçekten..." diyerek nefes verdi ve bir eliyle açık olan ama koştuğum için birbirine giren saçlarımı arkamdan düzeltti. "Seninle ne yapacağım? Canımı acıttığında bile seni nasıl sakinleştirebilirim diye düşünüyordum."

Öksürdüm. "Şey... O konuda..."

"Sorun değil, hakettim." Güldüğünü göğsünün sarsılışından anlamıştım. "Daha iyi hissediyor musun?"

Başımı sallayarak yanıt verdiğimde benden yavaşça ayrılıp gülümsedi. "Bir ara Jin Hyung'dan intikam alalım."

"Olur," diyerek güldüm ben de. Bu kadar çabuk yumuşamam normal değildi tabi, o yüzden bunu kapatmak için konuyu değiştirdim. "Abinle ne konuştunuz?"

"Şirketlerle ilgili imzalanması gereken bazı evraklar varmış," diye yorgun bir şekilde yanıtladı beni. "Mal varlığımız üzerinden abimden daha fazla hakka sahip olduğum için benim imzalarım daha önemli ama henüz reşit değilim. Bu yüzden... Bazı sorunlar oluşmuş."

"Anladım," diyerek yanıtladım. "Peki... Düzelecek mi?"

Omuz silkti. "Bilmem. Artık ne olacağını kestiremiyorum."

"Korkuyor musun?"

"Korkmalı mıyım?" Sakince yanıtlayıp burukça gülümsedi.

Ona cevap vermeye hazırlanıyordum ki, elinde telefonla mutfağa giren Hyun Bi üzerine tüm atmosfer dağıldı. "Seo Rin, geç kalıyoruz."

"Tamam, geliyorum." Hyun Bi'yi gönderip Jungkook'a son kez baktım. "İyi geceler."

"İyi geceler," diyerek aynı şekilde karşılık verdi ve daha fazla bir şey demeden bize kapıya kadar eşlik etti.

Kapıyı açtığımda, orantılı yüzüne vuran ay ışığı bana yansıyormuş gibiydi. Sonrasında da neden bu görüntünün gece asla rüyamdan çıkmadığını çözmek zorunda kalacaktım tabi.

Ah. Hayatımın seyri gerçekten değişiyordu.

~

Çok kısa, farkındayım ama yine de bu hikayeyi sevin kk ♡ pek içime sinen bir bölüm olmadı aslında ama sizi daha fazla bekletmek istemedim.

Hepinizi çok seviyorum, kendinize iyi bakın! ^^

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin