42

5.7K 499 37
                                        

"Bu çok kötü!"

"O öğrenmiş midir acaba?"

"O ikisi arasında sorunlar olduğunu duydum. Ayrı yaşıyorlarmış."

"Şimdi ne yapacaklar?"

"Bundan sonra parasız kalabilirler..."

"Hah, bu şekilde yaşayabileceklerini sanmıyorum."

"YAH, HEPİNİZ KENDİ İŞİNİZE BAKIN!"

En son dayanamayarak bağıran ve en az Tae Hyung kadar sinirli olan Suga, kalabalığı dağıtmaya çalıştı ama pek etkili olduğu söylenemezdi.

Eğer bir yerlerde dönen ilgi çekici bir olay varsa, ne pahasına olursa olsun bu konunun peşi bırakılmazdı.

"Lanet olsun," diyerek mırıldandı Tae Hyung parmaklarını saçları arasından geçirirken. "Jungkook'a nasıl söyleyeceğiz?"

Kantindeki dev ekranın önündeki kalabalık gittikçe artıyor, sadece öğrencilerin daha fazla çevresindeki olaylarla haberdar olması gibi masum bir amaçla konulmuş ve tek haber kanalı yüklenmiş televizyon, bir türlü kapatılmıyordu.

Kimsenin kapatmak gibi bir niyeti de yoktu zaten. Bangtan bile her şeyden önce olan biteni bir kez düzgünce öğrenmek istiyordu.

Televizyondaki spiker, Avrupa ve Asya kıtalarındaki önemli ülkelerde şubesi bulunan, iş sahasında ülkenin ana damarlarından birini oluşturan Jeon Holding'den bahsediyordu. 

Haber kanalı, Jeon Holding'in Amerika'daki binasını 3. kez gösterince Jimin bile küfretmesine engel olamamıştı.

Muntazam bir mimariye sahip olan devasa binanın cam duvarları tuzla buz olmuş, mat siyah duvarları kurşun izleriyle parçalanmıştı. Jeon Holding, ciddi bir çatışmaya ev sahipliği yapmıştı.

Spiker bir kez daha ölü veya yaralının bulunmadığını söylerken, etrafında toplanmış kalabalığı olan binaya doğru yürüdü.

Tam o sırada Jeon Jung Hyun, binadan çıkmış, elindeki dosyalarla hızlı hızlı arabasına yürümeye çalışıyordu ama pek çok muhabir bunu engelliyordu.

"Sabah 7:30 sularında yaşanan silahlı çatışmanın nedeni hala bilinmiyor. Jeon Jung Hyun, polisle gitmeyi reddederek savunma işini avukatlarına bıraktı. İş güvenliği sağlanamadığından dolayı bazı çalışanların şirkete dava açacağı biliniyor..."

Spiker, konuşmaya devam ediyordu ama kantine az önce hakim olan gürültü şimdi yerini sessizliğe bırakmıştı.

Jungkook bir kaç saniye önce sessizce okula giriş yapmış, ifadesiz bakışlarıyla televizyondaki haberi dinliyor, öylece bekliyordu.

Tae Hyung, yavaş adımlarla onun yanına gitti. "Sorun yok, sorun yok," diye fısıldarken sadece kardeşine sarılmak istiyordu ama herkes varken bunu yapamazdı.

Öncelikle Jungkook'un zayıf halini görmeyi bekleyen kalabalık dağılmalı, sonra da işin aslını bir güzel öğrenmelilerdi.

Jungkook tek kelime etmeden haberin devamını dinledi. Kameraman bir kez daha kamerasını binaya döndürdüğündeyse o kan dondurucu hali gören Jungkook, Tae Hyung'un tuttuğu kolunu güç almak için daha da sıktı.

Bu kadarı çok fazlaydı.

Ya abisine bir şey olmuş olsaydı? Şu an nasıldı, ne yapıyordu? Ne yapacaktı?

Bunu kimin yaptığını biliyordu. Muhtemelen, Jung Hyun da bu bilgiden haberdardı ama...

Abisi Jungkook'a söz vermişti, iş sorunlarını halledecekti. Ama neden bu sabaha böyle dehşet verici bir haberle başlamıştı?

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin