57

5.8K 495 113
                                    

"Geldiğin için sağol, Jimin Hyung."

Jungkook, Jimin'e o gelir gelmez koşup sarılırken bir anlığına her şeyin yolunda olduğunu düşünmek, şu an bir kaç sorun olsa da, her şeyin düzeleceğine, herkesin eskisi gibi olacağına inanmak istedi. Bu gerçekleşmesi zor bir istekti, ama şu an sadece bunun hayaline bile tutunabilirdi.

"Hey, hey, tamam. Sorun yok. Tabiki gelecektim." Jimin, rahatlaması için genç oğlanın sırtını sıvazlarken derin bir nefes aldı. Başlarından asla belanın eksik olmaması onun bile canını sıkıyorken... "İyi misin?"

"Nasıl iyi olabilirim ki?" Jungkook, hala hararetle telefonda birileriye görüşen abisini kontrol edip Jimin'e döndü. Diğerleri hala yoldalardı ama Jimin iki gün önce zaten Busan'a geldiğinden, ortada dönen olayları duyunca herkesten önce Jungkook'un yanına varabilmişti. "Seo Rin'i-"

"Biliyorum, biliyorum. Çocuklar her şeyi anlattı," diyen Jimin derin bir nefes verip gülümsemeye çalıştı. "Sorun yok, halledeceğiz. Ne zaman bir şeylerin üstesinden gelmedik ki? Bizden korkması gerekiyor o adamın!"

"Ama bu sefer..."

"Yah Jeon Jungkook! Karamsar olursan seni öldürürüm, duydun mu? Sadece diğerlerinin de gelmesini bekleyelim ve sonra... Abinin planı her neyse onu dinleriz." Jimin'in cümlesi biter bitmez, aramasını, "Benim söylediklerimin dışına çıkmanızı istemiyorum," diyerek sonlandıran Jung Hyun, ikisinin arasına katıldı.

"Tamam, korkulacak bir şey yok, çocuklar. Her şey kontrol altında ve yasal. Sadece beni dinleyin ve kimseye zarar gelmeden Seo Rin'i onların elinden alacağız, tamam mı?" Jung Hyun, bir kaç saat önce bağırıp çağıran kendisi değilmiş gibi sadece Jungkook'un değil, Jimin'in de abisiymişçesine cesaretlendirici bir şekilde gülümsedi. "Rahatlayın."

"Peki..." diyen Jimin, Jungkook'a döndü. "Senden ne istediğini söyledi mi?"

Jungkook'un cevabı başını iki yanına sallamak oldu. Herkes buraya geldiğinde bir daha arayacaklardı ve Woo Jun denen psikopat, bir dahaki arayışlarında Jeon'lardan ne istediğini söyleyeceğini belirtmişti. Onun sçüne güvenilmezdi fakat en azından şimdilik... Böylece beklemelilerdi.

"Birazdan herkes gelir. Bahçeye çıkalım, oradan da hızlıca Seoul'e geçmemiz gerekiyor."

"Seoul mü? Seo Rin'i orada mı tutuyorlar?" Jungkook kaşlarını çatarken başını ovaladı. "Beni oyalamak için Busan'a gelmemi sağladılar, değil mi?"

"Büyük ihtimalle."

"Şerefsiz." Jungkook'un tek kelimesi tüm hislerini yansıtmaya yeterliymiş gibiydi ama yine de öfkesini yumruklarını sıkarak dizginlemeye çalıştı. Tüm bu şiddet içerikli planlarını sonraya saklamalı, Yeon Woo Jun'un üzerinde kullanmalıydı.

Bahçeye çıkıp çardağın yanında dikilmeye başladılar. Jungkook çok yorgundu, bir kaç saatliğine de olsa uyuması gerekiyordu fakat bunu bile farkedemeyecek kadar gergindi şu an. Tek isteği herkesin bir an önce buraya gelmesi ve abisinin açıkladığı planla beraber harekete geçmeleriydi. Ancak o zaman ikna olabilir, Seo Rin'in zarar görmesi düşüncesine değil de, onu kurtarma hedefine odaklanabilirdi.

Çok geçmeden bahçeye iki siyah Mercedes büyük bir hızla giriş yapıp, lastiklere çığlık attırarak durdu. Jimin de Jungkook da sadece arabalardan 5 kişi iner diye bekliyorlardı ama birbirinin üstüne binmiş o kadar insan vardı ki, kapı açılır açılmaz hepsi kendilerini yeni nefes alabilmişler gibi teker teker, fazlasıyla söylenerek dışarıya attılar.

Kimse bir şey söylemeden önce iki arabanın da şoförü hızlıca inip Jung Hyun'un karşısında saygıyla eğildikten sonra, içlerinden biri endişeyle, "Efendim," diye söze başladı. "Onlara gelmemelerini söyledik ama bizi dinlemediler."

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin