"Ah... Gerçekten."
Başımı iki yanıma sallayıp burun kemerimi sıkarken hala kahkaha atıyor olmaları sinirlerimi bozuyordu ama güldüm.
Jin, açıkçası sadece ortalarda dolaşarak bile ödümü patlatıyordu. Bir de bu oyunda bana cesaret üzerinden bir şey yaptıracak hakka sahip olması beni öldürmüştü ama gereksiz yere endişelenmiştim.
"Seo Rin~ah" diyerek kahkahasını hafifleten Jimin, çantamı bana uzattı. "Çok geç olmadan arasan iyi olacak."
İçinden telefonumu çıkartıp kilidi açtım ama aklıma gelen şeyle bir an duraksadım. "Bekleyin," derken ciddiydim. "İlk önce bana gerçeği söyleyin, B.A.P'yle aranızda ne var? Neden bir kaç gün önce birbirinizi kolluyorken bir anda düşman kesiliyorsunuz? Ve sonraki gün yine birbirinizi kolluyorsunuz..."
"K-kim birbirini kolluyormuş?" Ağzına bir kaç cipsi birden tıkıştıran Tae, bu kadar çok ve zararlı beslenmesine rağmen asla kilo almamasıyla beni bir kez daha şaşırttı. Bir kız olarak, onu kıskanmaya başlıyordum. "Dae Hyun pisliğiyle aynı okulda olmamız bile iğrenç."
"Ama Jungkook'u almaya geldiklerinde size yardım etmişlerdi..."
Dediklerimi pür dikkat dinleyen Nam Joon kaşlarını çatarak oturuşunu dikleştirdi. "Bu doğru."
"Doğru mu?" Bu sefer bize katılan Jungkook'tu. "Size yardım mı ettiler?"
Jimin başını sallayarak onayladı. "Gelip bize yardım etmeselerdi seni uyarması için Tae'yi gönderemezdik. Adamları biraz olsun durdurmamızı sağlamışlardı."
"Young Jae, Hye Shin'in kuzeni..." Bu seferki Suga'ydı. "Belki Young Jae, bizim yüzümüzden Hye Shin'e bir şey olmasından korkmuştur."
"Öyle bir şey yok," diye neşeyle cıvıyan Hye Shin, bana arkadan sarılıp omuzlarını silkti. "Seo Rin, bu çocuklar eskiden iyi anlaşırlardı. Şimdi böyle olduklarına bakma, eğer aynısı B.A.P'ye olsaydı şu an yardım için giderlerdi."
Kimse sesini çıkartmadı. Hyun Bi, yanımda ben demiştim imasıyla göz kırparken gülümsedim.
"Hadi," diyerek konuyu bölüp kıpırdanan Hoseok olmuştu. "Jin basitçe B.A.P'yi aramanı ve onlara bir kaç dakika önce sokak saldırısına uğradığını söylemeni istedi. Korkmuş gibi yapacaksın ve hala peşinde... Birilerinin olduğunu söyleyeceksin."
Melek gibi gözüken Hoseok'un da beni Jin gibi hayal kırıklığına uğratması üzmüştü doğrusu. Resmen oyunda farklı kişiliklere bürünüyorlardı.
Ama buna da şükürdü.
Jin, Jungkook'un kulağına eğilip bir şeyler söylediğinde, Jungkook birden, "Yah Hyung!" diyerek itiraz etmişti ama ben ne olduğunu anlamadan olay çözüldü. O yüzden telefonuma geri döndüm.
"Kimi aramalıyım?"
"Bekle," diyerek beni durdurdu Jin. "Evde mi arayacaksın?"
"Evet?"
"Dışarı çıkalım." Ayağa kalktı. "Ev çok sessiz."
"Çocuklar..." diye itiraz ettim ama hepsi ayaklanmıştı. "Daha ne kadar ileri gideceğiz? Gerçekten-"
"Ah, buldum!" Tae, ceketini giyerken kıkırdadı. "Biraz koşalım, böylece nefes nefese kalırsın ve gerçekten inanırlar!"
"Saçmalama!" Ben itiraz eden tek kişiydim. Ona katılan ilk kişi Hyun Bi olmuştu mesela.
"Yardıma gelirler, eminsin, değil mi?" Jimin sorarken çoktan telefonunu cebine koyup anahtarı eline almıştı bile. Çıkmaya hazırdı ve Hye Shin'le Hyun Bi de iki yanımdan tutup beni kaldırmaya çalışıyorlardı.