55

5.1K 510 81
                                    

"Küçük Bey-"

"O NEREDE DEDİM!" Jungkook, önüne çıkan tüm hizmetlileri aşarak merdivenlere doğru yöneldi ama her adımında karşısına yeni bir tanesi çıkıyordu. "ABİM NEREDE?"

Uzun süredir kullanılmayan Busan'daki eve gelmesi ona verilmiş özel şoförüyle en az 4 saatini alırdı ama pekala araba sürmeyi biliyordu. Seoul'deki evlerinin garajında da 3 adet kullanılmayan araba olduğuna göre, bir tanesini alıp evdeki korumaları aşarak yola çıkması uzun sürmemişti. Yolu çok iyi bilmese de, ehliyet almak şöyle dursun, henüz kursa yazılma yaşına bile gelmemiş olsa da, iki saat kırk beş dakika, Busan'a ayak basması için yeterli bir süre olmuştu.

Şimdi bu görkemli ev, ailesini kaybettikten sonra ilk defa bu kadar kızgınlığı bünyesinde barındırıyordu. Buraya 6 yıl sonra ilk defa ayak basıyordu.

"Biraz sakin olun, l-lütfen." Siyah önlüklü bayanlardan biri titreyerek Jungkook'un karşısına geçip eğildi. "Abiniz şu an müsait-"

"MÜSAİT OLUP OLMAMASI UMRUMDA BİLE DEĞİL!" Jungkook tekrar gürlerken en son ne zaman bu kadar öfkelendiğini hatırlamaya çalıştı. Hayır, daha önce hiç bu seviyeye çıkmamıştı. "ABİM BU EVDE! ONUNLA KONUŞMAM GEREKİYOR!"

Evet, Jung Hyun'un Amerika diye Busan'a gelip gizlenmesi cabasıydı.

"Küçük Bey-"

"Siz çıkın." Tüm bu gürültüye dayanamayıp gelmiş olan Jung Hyun, merdivenlerin başında belirdikten sonra endişesini saklayamadığı bakışlarını kardeşi üzerinde sabitledi. "Bizi yalnız bırakın."

Evin Küçük Bey'inin etrafında toplanmış kalabalık hızlıca dağılırken, Jung Hyun kardeşine onu takip etmesini söyledi.

Hep böyle olurdu zaten, Jungkook da bir Jeon'du fakat babasının yaşıyor olduğu zamanlarda iş ortaklarının da çokça dile getirdiği gibi, o, uç bir taneydi. Onlara göre Jeon Holding'in iplerini Jungkook'a devredecek olmak delilikti. Her şeye rağmen küçük yaşta zekasını belli eden bu çocuk şirketi kendi çizgisinde götüremezdi çünkü. Ya Güney Kore'nin önemli gurur kaynaklarından biri olan bu Jeon zincirini tamamen kırar ya da müthiş bir manevrayla şu ana kadar yaşadığı en ihtişamlı zamanlarını yaşatırdı.

Ama babası, Jeon Holding zincirinin birincil varisi olarak o zamanlar henüz 12 yaşında olan Jungkook'u seçerken bir an bile tereddüt etmemişti. Ne var ki, Jungkook bunu istemiyordu bile. Ailesinin vefatından sonra reşit olur olmaz gerekli olan tüm belgeleri imzalayıp haklarını abisine devretmeyi kafaya koymuştu.

Gerekirse sahip olduğu şeylerden vazgeçerdi. Tüm bunlar olmadan da yaşayabilirdi.

Ama Bangtan? Seo Rin? Bunların yokluğunda yıkılırdı ki, birini kaybetmek üzereydi.

Beraber bir zamanlar babasının kullandığı çalışma odasına girdiler. Boy sırasına göre dizilmiş kitaplara, her birinin tozu teker teker alınmış minyatür biblolara karşılık masanın üstü alabildiğine dağınıktı. Jung Hyun, geniş odanın ortasında durarak kardeşine döndü. "Benim burada olduğumu nasıl öğrendin?"

"Aptalı oynama, Seoul'deki evimizdeki odanda bir defter bırakmışsın," diyen Jungkook burnundan solumaya devam etti. Şu an asıl mesele bu bile değildi ama adım adım ilerlemek zorundaydı. "Pazartesi günü Busan'da olacağını yazmışsın. Şansa bak, bugün pazartesi!"

"Hayır..." Abisi, yeniden baş gösteren migrenine tepki olarak şakaklarını ovaladı ama nafileydi.

"Sana neden bana yalan söylediğini sonra soracağım-"

"En son ne zaman eve gitmiştin?"

Jungkook bu soru karşısında kaşlarını çattı. "Ne?"

"Sadece bana cevap ver."

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin