"Hayır! Ne kadar yüksek olduğunu görmüyor musunuz? HA-YIR!"
Şu an tam olarak çığlık atmak üzereydim.
Bana gösterdikleri topuklu ayakkabı, en fazla iğne kalınlığındaki topuklarıyla üstünde biri yokken bile sallantılı ve güvensiz duruyorken, Hye Shin ve Hyun Bi ikilisi bana onu denettirmeye çalışıyorlardı.
Üzerimdeki elbiseyi düzeltip aynadaki halimi bir süre süzdüm. Jungkook bu halimi beğenecek miydi ki?
Neden tüm bu topuklu ayakkabılar, mini elbiseler ve belirgin makyajlar sınavına girdiğim meselesi uzun hikayeydi aslında ama kısaca özetlemek gerekseydi Jungkook ve... Jeon Jungkook derdim.
Kore'ye döneli bir ay bile olmamışken Jeon Holding'in işleri yoluna koyması şerefiyle bir kutlama yapılacaktı ve katılımcılardan Jeon'lar gibi varlıklı ailelerin görmek istediği birileri vardı. Her ne kadar Jungkook bu kutlamaya katılmayı hiç istemese de -abisiyle bu yüzden kavga bile etmişti- yapacak bir şeyimiz yoktu. Başarılı iş dünyasının sahte insanlarına tahammülü yoktu, onu anlıyordum.
Ama hiçbirimiz nasıl olduğunu anlamasak da bir şekilde Jungkook'la olan hikayemiz yayılmıştı. Jungkook merak ediliyordu; nasıl kendisini ve sevdiği insanı ölümden döndürebilmişti, nasıl ve neden bir anda sahip olduğu tüm servetinden vazgeçmeyi göze almıştı; sürekli soruluyordu.
Jungkook bunu cevaplarken, beni sebep olarak gösterirken, çok rahat olsa da ben gerginlikten parçalara ayrılacak haldeydim. Bu akşamki kutlamaya Jungkook'la beraber katılacak ve insanların merakını giderecektik ama endişeliydim. Beni Jungkook'un yanında gördüklerinde... Bilmiyorum. Nasıl tepki vereceklerinden emin değildim.
"Tamam ama en azından bir kere dene."
Hye Shin ve Hyun Bi'nin artan yalvarmalarına karşın derin bir nefes verip yatağa oturdum.
Ah, Hye Shin'in evindeydik. Ailesi tatile gittiği için o ve Hyun Bi beni giydirmek için en uygun yerin burası olduğuna karar vermişlerdi -geniş bir gardırobu vardı çünkü- ve ben uyanır uyanmaz bir şekilde kendimi burada elbise denerken bulmuştum. Bakmaktan dahi utandığım mini elbiseleri teker teker giymek -üstelik Hye Shin benden daha kısaydı- ve odada bir tur atmak zorunda bırakılmıştım.
Son olarak tüm çaba ve baskılarımla siyah bir elbiseye onları ikna edebilmiştim tabi. Gün boyunca elde edebildiğim tek başarıydı.
Omuzları açık, uzun kollu, bedenimi tamamiyle saran düz bir elbiseydi. Dizlerimin hemen üstünde bitiyor olması dolayısıyla şu ana kadar denediklerimden en az ten gösterenini seçmiş olmam Hye Shin'in nedense dakikalarca gülmesine sebep olmuştu.
Şimdiden ağrıyan ayaklarımın kendine gelmesi için biraz bekleyip saçlarımı geri attım ve ardından korkunun ecele faydası olmadığını kendime hatırlatıp uzun ve ince topuklu süet ayakkabıyı denedim.
İtiraf etmeliydim ki ayağa kalkmadığım sürece harika görünüyorlardı. Sorun onların üstünde durabilmemde olacaktı.
İlk topuklu ayakkabı deneyimini bir kaç saat önce yaşamış biri için bu çok fazla olsa da kendime güvenimi arttırıp ayağa kalktım ve aynanın karşısına kadar minik adımlarla yürüdüm.
"Bu," demişti Hyun Bi bacak bacak üstüne attığı ayaklarını sallarken. Şu an onun gibi tayt ve spor ayakkabı giymiş olmayı o kadar çok isterdim ki. "Kesinlikle bu."
"Katılıyorum."
"Hayır," diye öne atıldım, iki adım daha atsam yere yığılacakmış gibi hissediyordum ve bu akşam tüm gün ayakta bunların üstünde duramazdım, değil mi? "Olmaz. Hiç rahat değiller, gerçekt-"