58

5.7K 483 157
                                    

"Jungkook... Burada oluşumu şimdilik sorgulama, evlat. Bu çok uzun." Yeon Kwang Do, hiç bir sorun yokmuş gibi gülümserken bir de, "Gitmiyor muyuz?" diye sorunca Jungkook çileden çıkmak üzereydi.

Bu adamın ölü olması gerekiyordu. Bu adamın uzun zaman önce öldüğünü abisi ona bizzat kendisi söylemişti.

"Nasıl..."

"Jungkook, her şeyi sonra anlatac-"

"Neden her şeyi en son öğrenen ben oluyorum?!" Genç oğlan yıpranmış sinirlerine hakim olamayıp bir anda parlarken onu kolundan tutarak uyaran Jimin olmuştu.

"Şimdi sırası değil, Kook. Bunu çok iyi biliyorsun."

"Hiç bir şey bildiğim yok! Ne yapacağız? Woo Jun, babasının yaşadığını biliyor mu? Bunca eziyeti başından beri boşuna mı çekiyoruz?"

"Jungkook, sakin olur musun? Bay Kwang Do'nun bizimle olması işleri kolaylaştıracaktır." Jung Hyun, açıklamaya giriştikten sonra onun sözünü tüm bunların muhattabı olan kişi devraldı.

"Arkadaşını ona hiç zarar gelmeden kurtaracağız, merak etme."

Bahçedeki diğer herkes olayı çözmeye çalışırken kimsenin onlara yardımcı olduğu yoktu fakat vakit azalıyordu. Kwang Do'nun yaşıyor olması olayını daha fazla gündemde tutmak istemediler ve artık yeterli sayıda araç olduğundan, herkes arabalara rahatça dağılıp Jung Hyun'un talimatını beklemeye koyuldu.

Jimin, Tae Hyung, Hyun Bi ve Jungkook aynı arabadalardı. Hyun Bi yine öne oturup kendini kurtardığı için rahattı fakat Tae Hyung ve Jimin, gerginlikten sürekli bacağını sallayan, parmaklarını birbirinden geçirip duran bir Jungkook'la baş ederken zorlanıyorlardı.

Jungkook'un yanında, yani üçünün ortasında oturan Tae, daha fazla sabredemeyip genç oğlanın bacağını sabitlediğinde, "Sakin ol," diye de eklemişti. "Biz yanında olacağız. Korkacak hiç bir şey yok."

"Ben korkmuyorum," diyen Jungkook başını kaldırıp nefes almayı denedi, bu hiç olmadığı kadar zordu. Ve araba nihayet harekete geçerken bu çok uzun yolu nasıl geçirecekleri de meçhuldu. "Yani... Sevdiğim insanın canı tehlikede, bir sürü sevdiğim insanı daha öylece tehlikeye atıyorum, öldü sandığım bir adam, ki bu şu anki baş düşmanımızın babası, yeniden karşımıza çıkıp bizim tarafımızda olduğunu belirtiyor. Abim asla bana bir şey açıklamıyor... Ama iyiyim, korkmuyorum. Korkacak hiç bir şey yok."

"Yok," diyerek onlara katılan kişi Jimin olmuştu. "Korkan..."

"Yumurta sarısı içip rap yapar!" Bu o üçünün, Maknae Line'ın, kendilerini kötü hissettiklerinde bu hissi dağıtmak için kullandıkları bir deyimdi. Diğer Bangtan üyeleri bunu duydukları zaman sessizce onların sonunda akıllarını kaçırdıklarını söyler, dalga geçerlerdi ama çoğu zaman bu deyim işe yarardı.

Hadi ama, kimse yumurta sarısını içmek istemezdi.

Jungkook hafifçe gülerken içini saran titremeyi bastırmak için büyük bir mücadele vermesi gerekiyordu. "Eğer birinizin dahi korktuğunu görürsem, kesinlikle affetmem."

"Aynı şey senin için de geçerli, Maknae!" Jimin, uzanıp Jungkook'a destek olduğunu belirticesine ellerini onun dizine koyarak rahat davranmaya çalıştı. "Yaşı en küçük olana 3 yumurta!"

"3!" Tae Hyung, dönüp Jimin'e çaktığında gülüyordu. "Jimin, bence Jungkook hala korkuyor."

"Bence de öyle. Eve döner dönmez-"

"Yah, kim korkuyormuş?!" Jungkook bir anda doğrulup Jimin'e vurmak için uzandığında nihayet gerginliği biraz dağılabilmişti. "Jiminie, organik yumurta mı istersin, yoksa marketteki pahalı olanlardan mı?"

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin