/// Bir Kaç Gün Sonra ///
Yang Seo Rin~
"Bu... Cidden çok güzel," diyerek heyecanla ona döndüğümde kulaklıklar ikimizin kulağından da çıkmış, aşağı doğru sallanmaya koyulmuştu ama bir an bile beklemeden tekini kendi kulağıma, tekini de tekrardan Young Jae'nin kulağına yerleştirmeyi başarmıştım. Kıkırdayıp, "Beğendiğine sevindim," diyerek, tahminimce kulaklıklar tekrar çıkmasın diye bana daha da yaklaşınca güldüm. Bu tek kulaklığı ortak kullanma işi cidden zordu.
"Diğerleri şarkıyı sana bile dinletmemem konusunda ısrarcıydılar ama bence bunu ilk dinlemesi gereken kişi sensin," diyerek devam etti. Okul bitimiydi, yaklaşık yarım saattir ikimiz otobüs durağında oturmuş vakit geçiriyorduk, hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. "Okulda konser verebilmek için izin almaya çalışıyoruz, o zaman herkese bu şarkıyı duyurabiliriz. Bunun için de yeterince iyi olması gerekiyordu..."
"Yeterince iyi, hatta daha da iyi," dediğimde, Blind bitti ve ben de Young Jae'nin telefonunu alıp şarkıyı geri sardım. "Ara sıra aptallaşsanız da," diyerek takıldım. "Konu müzik olunca iyi iş çıkarıyorsunuz."
"Yah! Kim aptallaşıyormuş?" Nereden çıktığı belli olmayan Zelo birden kulaklıklarımızı çekip ne dinlediğimize bakınca, "Hyung!" diye yakınmaya başladı. "Kimse dinlemesin demiştik!"
"Aissh~ Ver şunu!" Young Jae telefonunu Zelo'nun elinden kurtarıp dahil olamadığım bir konu hakkında konuşmaya başladıklarında bankta beni ittirenleri farkedip tüm huzurumu kaçırdıkları için onları tebrik ettim. "Ya, Himchan! Nereye oturmaya çalışıyorsun? Siz çocuklar pratik yapmaya gitmeyecek miydiniz?"
"Gidecektik," diye yanıtladı beni, sırt çantasını yere koyarken. İçinde bırakın okul kitaplarını, kalem taşıdığından bile şüpheliydim. "Ama Young Jae'nin olmadığını farkedince..."
"Ah~ Hyun Bi'yi bekliyordum, o da benimle beraber bekleyebileceğini söyledi."
Cidden, bu kız beni beklete beklete başıma bir gün ciddi belalar açacaktı, emindim. Bugün bana bir sürprizi olduğundan falan bahsetmişti ama ne olduğu hakkında hala en ufak bir fikrim yoktu. İki potansiyel idol grubu adayı yüzünden -evet, biri yanımdakiler, diğeri de şu Bangtan denen çocuklar- her koridorda kız çığlıkları yankılanan okul yeterince yorucu değilmiş gibi, bir de okuldan sonra bir yere gitmemiz gerekiyormuş.
"Tahmin etmiştik," diyerek kaldırıma oturan Dae Hyun pis bir şekilde sırıttı. "Young Jae'yi bulamazsan, Seo Rin'i ara. Mutlaka yanındadır."
Birden ortama anlamlandıramadığım bir sessizlik çöktü ama o sessizliği gergin bir şekilde gülüp Dae Hyun'a çaktırmadan yapıştıran Yong Guk dağıtmıştı. Hepsi bir anda hareketlendiğindeyse, koşar adımlarla buraya doğru yaklaşan Hyun Bi görünmüştü.
Nihayet yanımıza geldiğinde de, ilk yaptığı şey Himchan'ı iterek banka oturmak olmuştu. "G-geç kaldık."
Hiç bir şey anlamamış olan ben ve diğerleri Himchan'ın kendini bir anda yerde bulması dolayısıyla oluşan şaşkınlığına gülüyorduk ki, Hyun Bi birden tekrar ayağa kalkıp beni kolumdan tutarak caddenin karşısına doğru sürüklemeye başladı. "Yah! Sana geç kaldık diyorum!"
"Nereye gidiyoruz, bir söylesen?"
"Yolda anlatırım!" Hemen çantamı kapıp Young Jae'ye özür dileyen bakışlarımı gönderdikten sonra, "Görüşürüz!~" diyerek Hyun Bi'nin peşine takıldım. Başka bir şansım da yoktu zaten.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum tekrar. Küçük el aynasını çıkartmış saçlarını düzeltmekle meşguldü ama aynı zamanda yürüyebilmeyi başarıp, benimle konuşabiliyordu da.
