19. BÖLÜM

29K 2.5K 1.1K
                                    

Balonun üzerinden iki aydan fazla zaman geçmişti. Dönemi ortalamış, Kasım ayının ilk haftasını geride bırakmıştık ve haftaya ikinci vizeler başlayacaktı.

Belalılar da bize pek bulaşmaz olmuştu. Daha doğrusu eskisi kadar bulaşmaz olmuştu. Nilsu'yla yaşadığımız o kafeterya olayından sonra Arda bir daha asla yanıma yanaşmamıştı. Yine de beni hala uzaktan sinir ediyor, her ortamda varlığını hissettirecek sataşmalar yapıyor, beni provoke edecek gerginlikler yaratmak için özen ve itina ile uğraşıyordu.

Ne olursa olsun, benden uzak durması beni nispeten rahatlatmış olduğundan, bu uzaktan sataşmaları kafaya takmamayı öğrenmiştim. Bir süre sonra da tamamen rahat bırakmıştı sanki. Sanırım artık beni gerçekten 'Uğraşmaya Değmez' buluyordu.

Açıkçası bu da işime gelmişti. Dedikodular neredeyse hiç duyulmaz olmuştu. Hala kafeteryada birkaç bakış yakalıyordum ama görmezlikten gelmeye çalışıyordum. En azından artık insanlar vebalıymışım gibi benden kaçmıyordu.

Bu arada ben de kendimce önlemler aldım tabii. Arda ve grubu ile muhatap olmamak için yolumu değiştirir oldum. Karşılaşmamak için ne gerekiyorsa yaptım. Onlar bahçedeyse ben içeriye, onlar içerideyse ben bahçeye.

Kış soğukları yüzünü göstermeye başladığında, işim kolaylaştı. On gündür bahçede oturup vakit geçirecek havalar kalmamıştı. O yüzden Arda'dan kaçınmak için tek yaptığım, kafeteryada yemeklerimi hızlıca yiyip kalkmaktı.

Derya, kendisi ve arkadaşlarımızla yeterince vakit geçirmediğim için bana çok kızıyordu. Ben de onlarla oturup uzun uzun sohbet etmek istiyordum ama bakışlar ve ara ara fark ettiğim fısıltılarla savaşacak gücüm yoktu. Bu eğlenceye daha fazla malzeme olmamak için çok dikkatli olmak zorundaydım. Hareketlerimi ve ses tonumu kısıtladım, dikkat çekici kahkahalar atmaktan, kalabalık ortamlarda bulunmaktan kaçındım.

Ne hayallerle geldiğim üniversite, resmen işkenceye dönmüştü. Kimi zaman odada yalnız kaldığımda öfkeden yastığımın içine bağırıyor, kimi zaman banyoda duşun altında göz yaşlarımın suyla akıp gitmesine izin veriyordum.

Günden güne solduğumu, değiştiğimi hissediyordum. Bir zamanlar kabıma sığmaz bir mutluluğum vardı. Ailemizin henüz bilmediğim sırrı, Arda, dedikodular, tehdit edildikleri için benden uzak duran insanlar, kimisi inceleyen, kimisi acıyan bakışlar... Hepsi beni iki ayda çok yıpratmıştı. Kahkaha atmayı unuttuğum gibi, eskisinden çok daha az gülümsediğimi de fark ettim. Arda ve beni düşürdüğü durumdan dolayı çok mutsuzdum. Kendimi herkesten soyutladım ve görünmez olmaya çalıştım.

Beni bu sıkıntılı zamanlarımda tek ayakta tutan kişi Tuna'ydı. Sadece mesajlaşarak iletişim kuracağımıza dair sözümüz hala devam ediyor olmasına rağmen, yazdığımız kelimeler aracılığıyla da olsa, gerçekten iyi anlaşıyorduk.

İlk zamanlar mesajlarımız kısaydı; selamlaşıyor, bir iki kelime yazıyor, birbirimize hal hatır soruyorduk. Öyle uzun uzun sohbet etmiyorduk belki ama ondan haber almak hoşuma gidiyordu. Söz verdiği gibi bir daha beni hiç cevapsız bırakmadı.

İkinci haftadan sonra yazışmalarımız uzadı. Yine özünde gizliliğe dikkat edecek şekilde birbirimiz ile ilgili şeyler soruyorduk. İlgi alanlarımız, sevdiğimiz yemekler, vizyona giren filmler, yeni çıkan kitaplar, klasikler...

Liste uzayıp gidiyordu, yazıştıkça ne kadar ortak yönümüz olduğunu daha iyi anlıyorduk. Tek kaçındığımız konular, üniversitelerimiz, arkadaşlarımız ve kimliğimizi deşifre edecek herhangi bir bilgiydi.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin