Hani filmlerde herkesin donduğu o an vardır ya? Hani sonraki sahne ağır çekimde devam eder? Tüm ayrıntıları kaçırmamak için ekranın her yerini aynı anda görmeye çalışırsın ya? İşte aynen öyle oldu.
Ben daha Arda'nın alerjim olduğunu nasıl bildiğini düşünürken, saniye hızıyla cevap verdi. "Deniz'den duymuştum. Sanırım oradan aklımda kalmış." Ses tonunda endişe kırıntıları hissettiğim için şaşırmıştım.
Ben daha bu şaşkınlığımı üzerimden atamamışken, Arda'nın uzattığı ıslak mendili elinden dalgınlıkla aldım. "Sağ ol."
"Rica ederim." diyerek duraksadı. "Pelin seninle... acaba biraz konuşabi-"
Üstümü ve parmaklarımı tam silmiş, tekrar teşekkür etmek için başımı kaldırıp Arda'nın ne diyeceğine bakacakken, başka bir ses duyup o tarafa döndüm.
"Burada neler oluyor? Pelin, sen iyi misin?"
Hoppala! Onun burada ne işi vardı? "Kaan?"
"Seninle konuşmak için buraya geliyordum, dışarıdan her şeyi gördüm Pelin. Gel buradan gidelim." Bana uzattığı ele aval aval baktım.
Bakışlarımı tekrar çevirip Arda'ya baktığımda, yüzünün birden karardığını gördüm. "Burası bizim mekanımız, git kendi çöplüğünde öt." Az önceki yardımsever adam gitmiş, tekrar hızla Belalı olmuştu.
Kaan, Arda'yı umursamadı. "Olay çıkarmana gerek yok, sadece kız arkadaşımla konuşmak istiyorum." Sonra bana döndü. "Gel canım." diyerek elini tekrar uzattı.
Ben zincirleme olayların nasıl geliştiğini idrak edemeden, bir de 'kız arkadaşım' ve 'canım' kelimelerinin nasıl algılanacağına takılmışken, Kaan elimden tutup beni kapıya götürmüştü bile. Deniz de lavabodan dönmüş, olayı kavramaya çalışıyordu.
Aynı anda kendime gelerek ayak direyip, "Kaan elimi bırak lütfen." dedim.
"Bu ikisi üzerine saldırıyordu Pelin." Elimi kurtarmak için çekiştirmeme şaşırmıştı. Parmaklarımı daha sıkı kavradı. "Yardım etmeye çalışıyorum." diye fısıldadı.
Bir yanımda Kaan, diğer yanımda Deniz ve Arda, onların arkasında da koca bir kafeterya dolusu insan vardı. Rezillik diz boyuydu.
"Kaan, kimsenin bana saldırdığı filan yok. Uzaktan nasıl göründü bilmiyorum ama her ikisi de bana zarar vermeye çalışmıyordu. Gördüklerini yanlış değerlendirdin."
Sonra oda arkadaşımın hala endişeyle bakan ağabeyine döndüm. Olayların bu hale gelmesi benim suçumdu. Deniz'e az önce sergilediğim vurdumduymaz tavırlar onu çileden çıkarmış, keyifli kahvaltım bu şekilde sonlanmıştı. Aylar sonra güçlü olduğumu hissettiğim ilk an, hezimetle son bulmuştu.
O yüzden özür diler bir sesle konuştum. "Derya bana mesaj attı. Gece gelmeyeceğini yazdı. Başka da bir şey bilmiyorum Deniz. Kardeşin döner dönmez, sana söz veriyorum haber vereceğim. Ama önce benim konuşmama izin ver, tamam mı?"
Yenilgiyle başını eğen Deniz, sessizce beni onaylayıp masasına doğru yürüdü. Arda hala ne yapacağını bilmez halde bir Kaan ile bana, bir de birleşmiş ellerimize bakıyordu.
Yüzündeki hayal kırıklığı ifadesi saniye hızıyla değişip tekrar karanlık bir öfkeye döndü. Belki de haklıydı. Aylardır ilk defa aramızda medeni bir konuşma geçmişti ve bu ufacık umut kırıntısı, Kaan'ın gelişiyle bir anda toz olup yok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)
Chick-LitBir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü görmediğiniz, gerçek sesini duymadığınız, maske ardındaki birine aşık olunabilir mi? Peki kimliğini bilmediğiniz bu erkek, sizin sonsuza kadar...