24. BÖLÜM

32.2K 2.7K 1K
                                    

Çıldırmış gibi etrafıma bakındım, kabus gördüğümü, az sonra uyanacağımı bilmeye ihtiyacım vardı. "Hayıııır!" diye bir kez daha bağırıp çırpındım. Ancak zorla bastırdığı için  başımı dayadığım göğüs kafesi derin derin, içli içli sarsıldığında her şeyin gerçek olduğunu kavradım.

Onu tüm gücümle itip uzaklaşmaya çalıştım. "Hayır, olamaz, yanıldığımı söyle lütfen, o olmadığını söyle lütfen. Benim Tuna'm Arda olamaz. Benim bunca zamandır sığındığım, bana tek mutluluğumu veren kişi o olamaz."

Yalvarırcasına konuşurken, yanaklarımdan sicim gibi dökülen gözyaşlarımı engelleyemiyordum.

Bir cevap vermediğinde, kollarının çemberinden silkinerek kurtuldum ve göğsünden ittim. Hala inanmazlıkla başımı çılgınlar gibi sallıyor, "Olamaz!" diye çaresizlikle çırpınıyordum. Uzanıp beni tekrar sarıp göğsüne bastırdı.

Saçlarımın arasına çaresizce, "Lütfen benden nefret etme Pelin. Yalvarırım açıklamama izin ver." diye bir kez daha fısıldadı.

Az önce mutlu hissettiğim kollarının arasında olmaya daha fazla katlanamazdım. Belimi saran kollarından kurtulmak için boşuna çabaladım.

"Seni daha fazla dinlemek istemiyorum, bırak gideyim lütfen." Bu defa yumruklarımı ardı ardına göğsüne indirdim. "Bana bunu neden yaptın?" diye haykırdığımda başımı göğsüne bastırdı.

"Özür dilerim, lütfen benden nefret etme Pelin." diye kulağıma fısıldayıp duruyordu tekrar tekrar. Gözyaşlarım üstünü ıslatıyordu, durmadan ağladım, ağladım. Aylardır yaşadığım cehennem azabının tüm izlerini silmek istercesine gözyaşlarım kuruyup akmayana kadar göğsünde ağladım.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum, belki 10 dakika, belki bir saat. Sonunda bitkin düştüm, bacaklarım altımda bükülüyordu. Daha fazla ayakta duramayacağımı hissetmiş olmalı ki, beni tekrar kanepeye götürüp oturttu. Gerçekten bacaklarımda beni taşıyacak derman kalmamıştı, ipleri salınmış kukla gibi olduğum yere çöküp kaldım.

Sehpanın üzerindeki lambayı yaktığında loş ışıkta gözlerim kamaşıp yandı. Sırtı bana dönüktü, dolaptan iki kadeh ve bir şişe çıkardı. Koyu renk sıvıyı bardaklara boşalttığında dönüp birini bana uzattı.

Titreyen elimle uzattığı kadehi alırken, birazını üzerime döktüm sanırım ama umursayacak halde değildim. Aramızda uzun süre çıt çıkmadı. Yüzünü görmemek için başımı yere eğmiştim.

"Pelin bir şey söyle, bu sessizliğin hoşuma gitmiyor. Yüzüme bak en azından." dedi sonunda.

Ağlamaktan boğazım kurumuştu. Büyük yudumlarla şarabı bitirdim. Boş kadehi ona doğru salladığımda tekrar doldurdu. "Pelin?" Yüzümdeki kararlı ifadeyi gördüğünde başka bir şey söylemedi.

Çok geçmeden içkim bir kez daha dibini buldu. "Bir tane daha lütfen." Hala yüzüne bakmıyor, sadece boş kadehi ona doğru sallıyordum.

"Hayır başka içmene izin vermeyeceğim." diyerek sonunda kadehi elimden aldı.

"Senden izin aldığımı hatırlamıyorum Tuna, ay pardon Arda."

İkinci ismi tükürür gibi söylemiştim. Ayağa kalkıp salonda dolaşmaya başladım. Kanepenin yanına geldiğimde orta sehpada duran şarap şişesini kaptım.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin