26. BÖLÜM

28.9K 2.5K 1.2K
                                    

Evet, geldik Pelin ile Arda'nın ikinci tur yüzleşmesine. İkisi de yaptıkları hataları ve hissettiklerini uzun uzun düşünme fırsatı buldu. Bakalım bu iki genç yürek sonunda nasıl ilerlemeye karar verecek?
~~≠~~≠~~≠~~

Arda'nın kapısını çaldığımda iki dakikadan fazla bekledim, açmadı. Bir süre daha beklemenin anlamsız olduğunu düşününce kapıyı yumrukladım.

"Arda lütfen kapıyı açar mısın? Konuşmak istiyorum."

Kapının arkasında bir şeylerin devrildiğini, ardından kırılan bir cam sesi duyar gibi oldum.

"Aç Arda, evde olduğunu biliyorum, lütfen aç. Seninle konuşmam gerek, seni dinlemediğim, açıklamana şans vermediğim için özür dilerim."

"Çok geç. Git buradan Pelin." Kelimeleri kesik kesik çıkaran sesi boğuk boğuktu, belki de yine alkollüydü.

Kapıyı yumruklamaya başladım. "Hayır gitmeyeceğim. Lütfen aç şu lanet kapıyı." İçeriden yine ses gelmedi. "Pekala sen bilirsin. Ben seni daha güçlü sanmıştım. Demek ki yanılmışım. İster Tuna ol ister Arda, her ikisi de şu anda kapının ardında saklanan senden daha güçlüydü."

Sözlerim beklediğim etkiyi göstermiş, kapı aralanmıştı. Meydan okumamın hala etkili olduğunu görünce elimde olmadan haftalar sonra ilk defa gerçekten gülümsedim.

"Beni bu halde görmeni istemiyorum Pelin. O yüzden git lütfen."

"Seni bu halde görmemi istemiyorsan önce gidip bir duş al, kendine gel. Ben de sana bir kahve yapayım. Konuşmamız lazım, ikimizin de ne arkadaşlarımıza ne de birbirimize bunu yaşatmaya hakkı yok. Olacaksa olsun, bitecekse bitsin."

Bunu duyunca, Arda bana yüzünü göstermeden kapıyı aralık bırakıp, üst kata giden merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Ben de keskin bir alkol kokusuyla dolu evin içine adım attım ve kapıyı ardımdan yavaşça kapattım.

Her yer karanlık olduğu için bir şey göremedim, sonra duvarı yoklaya yoklaya düğmeyi bulup girişin ışığını yaktım. Eşyalarımı portmantoya astıktan sonra salona girdim.

Ayaklarımın altında camlar çıtırdadığında buranın da lambalarını yaktım. Salonda üçüncü dünya savaşı patlak vermiş gibiydi. Duvar dipleri kırık camla doluydu. Anlaşılan, içip içip bardakları duvara çarpmıştı. Deri koltuklardaki battaniyeleri ve atılı eşyaları katladım. Sanırım burada yatıp kalkıyordu.

Pencereleri açıp gece serinliğinin salondaki yoğun alkol kokusunu hafifletmesini sağladım. Sonra mutfağa geçtim. Süpürgeyi bulduğumda, tekrar salona dönüp cam kırıklarını elimden geldiğince temizledim. Bunları neden yaptığımı bilmiyordum. Belki de sadece kafamdan düşünceleri uzak tutmak istiyordum.

Neyse ki mutfak çok dağınık değildi. Buzdolabını açtığımda sebebini anladım. Dolap ağzına kadar dokunulmamış yiyecekle doluydu. Bazı kötü kokular alınca kapağı tekrar kapattım. Demek Arda da benim gibi yemekten kesilmişti. Tek fark, o alkolle besleniyordu.

Yukarıdan gelen kapıların açılıp kapanma sesini duyduğumda cezveyi bulmuş, koca bir kupa dolusu koyu kahve pişirmiştim.

Tam mutfaktan çıkacaktım ki, kapı pervazına yaslanmış beni seyrettiğini gördüm. Duştan yeni çıkmış saçları hala nemliydi. Her zaman ensesinde bukle bukle olan ancak şu anda daha da uzamış saçlarının çevrelediği yüze bakarak nefesimi tuttum.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin