Her yeni bölümün yayımlanabilmesi için yorum sayılarının en az 1K olması gerektiğini hatırlatır, keyifli okumalar dilerim.
~~≠~~≠~~Sabah uyandığımda henüz altı olduğunu gördüm. Sadece dört saat uyumama rağmen zihnim dinçti. Yatakta doğrulup odayı inceledim. Alt kat gibi burada da pek eşya yoktu.
Bu koca evde tek başına neden yaşıyordu? Deniz, ailesinin öldüğünü söylemişti. Belki de o yüzden tüm hatıralar, fotoğraflar kaldırılmıştı.
Üç katlı kocaman eve, ev demek haksızlıktı aslında. Çünkü ev dediğin en fazla kaç odalı olabilirdi ki? Bulunduğumuz katta bile rahat altı yedi kapı saymıştım. Üstte iki kat daha olduğunu düşününce, gerçek oda sayısını tahmin etmek mümkün değildi. Kapıların hepsi, ardındaki sırları saklar şekilde kapalıydı.
Eski evin her yerinde hüznün koyu renkleri hakimdi. Yine de karanlık havası beni ürkütmemişti. Kendine has bir sıcaklığı, sarıp sarmalayan bir samimiyeti vardı. Köklü geçmişinin mağrur sahibi olan ev, kendi kaderine terkedilmiş, yapayalnız bırakılmıştı. Tıpkı Arda gibi.
Odadan başımı uzattığımda, Arda'nın kapısının hala kapalı olduğunu gördüm. Bunun üzerine çıplak ayaklarımla, antika apliklerin aydınlattığı kestane rengi parkelerde yürümeye başladım.
Banyonun ışığı hala açıktı. İçeri girip kapıyı sessizce kapattıktan sonra fazla gürültü çıkarmamaya çalışarak elimi yüzümü yıkadım.
Diş fırçam olmadığı için macunu parmağıma sıktım ve dişlerimi yalancıktan da olsa fırçaladım. Sonra nefesimi avucuma verip dünkü biranın kokusunun kalıp kalmadığını kontrol ettim. Sonuçtan tam tatmin olmayınca, garantiye alıp aynı işlemi tekrarladım ve ağzımı iyice çalkaladım.
Aynanın önünde kendimi incelediğimde, karşımdan bana bakan neredeyse yabancı biriydi. Bir insan yirmi günde böyle değişebilir miydi?
Tenim iyice saydamlaşmış, yüzümdeki kılcal damarlar, ağlayarak zorladığım için sağlıksız bir şekilde ortaya çıkmıştı. Sadece gözlerim düne göre daha parlak bir yeşildi. Capcanlı, hayat dolu, sonunda ruh bulmuş gibi. Sonunda eksik parçasını bulmuş ve onunla tamamlanmış gibi.
Gözlerim lavabonun kenarında duran şişelere takıldı. Merakımı yenemeyerek tek tek kapaklarını açıp kokladım. Ferah ve sabunsu olanları hemen tanıdım. Bunlar günlük kullandığı tıraş losyonu ve parfümlerdi.
Ama esas aradığım onlar değil, beni balo gecesi mest eden okyanus kokusuydu. Arda'nın gözlerinin rengi olan lacivert şişenin kapağını açtığımda, baş döndürücü esans beni bir an hayal alemine götürdü. Birkaç defa daha burnuma götürüp kokuyu doya doya içime çektim.
Sonunda kendimi tutamayıp bileğime küçücük bir nokta halinde sıktığımda, tüm gün onu koklayacak olmanın keyfiyle banyonun ışığını söndürerek çıktım.
Diş macununun ferah tadı, ne kadar acıktığımı hatırlattı. Günlerdir unuttuğum bu hissin mutluluğuyla, bileğimi bir kez daha koklayıp merdivenlerden sessizce indim.
Mutfağa girdiğimde, ufak bir kahvaltı hazırlamayı düşündüm ama sonra Arda'nın her gün sabah kafeteryada kahvaltı yaptığı aklıma geldi. Yine de buzdolabına bakmaya değerdi. Dün gece dolu olduğunu görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)
ChickLitBir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü görmediğiniz, gerçek sesini duymadığınız, maske ardındaki birine aşık olunabilir mi? Peki kimliğini bilmediğiniz bu erkek, sizin sonsuza kadar...