Bu bölüm üstün çabalarınıza gelsin. Onca yorumu atıp hakettiniz. Sevgilerimle...
~~≠~~≠~~ARDA
Direksiyonu tutan parmak eklemlerim sıkmaktan beyazlaşmıştı. Kırmızı ışıkta durduğumda tüm hıncımı çıkarmak istercesine direksiyona defalarca vurdum. Nereye gittiğimin farkında değildim. Öfkem yatışmak bilmiyordu.
Pelin'in yanındaki çocuğu tanıyordum ve hiç sevmezdim. Magazin dergilerinde boy boy resimleri çıkan sosyetik playboylardan biriydi. Babası armatördü ve hatırı sayılır bir ticaret filosuna sahipti. Oldum olası Emre'den hoşlanmamıştım. Kızları ucuz bir mendil gibi harcayıp atmasıyla ünlüydü.
Pelin onunla hangi ara tanışmış olabilirdi? Bu kadar samimi bir şekilde sarılmasına nasıl olur da ses çıkarmamıştı?
Bir süre daha nereye gittiğime bakmadan araba sürmeye devam ettim. Uzun süre direksiyon salladım. En az üç saat geçmiş olmalıydı, çünkü güneş neredeyse batmak üzereydi. Yolda benzin bitince, depoyu tekrar doldurmuş, sürmeye devam etmiştim.
Birden kenara çektim. İki elimle direksiyonu kavrayıp alnımı yasladım. Şu anda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kaybolmuş gibiydim. Yanına gidip konuşabileceğim, danışabileceğim kimsem yoktu. Bir süredir tüm dünyam Pelin olmuştu. Şimdi o da yoktu. Aklımdan geçen binbir düşünceden hangisi doğru yoldu?
Cebimden annemin kolyesini çıkardım. Avucumun içinde sıkıca tutup mırıldanmaya başladım. "Size çok ihtiyacım var, lütfen bana birisi doğru yolu göstersin. Savaşacak gücüm yok. Pelin'i kaybedemem, yoksa ben de kaybolurum. Ne yapacağımı, hangi yolu izleyeceğimi bilmiyorum."
Bakışlarım buğulanırken kendimi babamın yerine koymaya çalıştım. Gözlerimi kapatıp başımı arkaya yasladım. Bu durumda o olsaydı nasıl davranırdı? Annemin gitmesine izin vermezdi. Aşkı için savaşırdı. Her şeyi yoluna koymak için elinden gelen her şeyi yapardı. Ama nasıl?
Yaklaşık bir saat kadar o yol kenarında düşüncelerimle boğuştuktan sonra, babam ile yaptığım bir sohbeti hatırladım. Sesi daha dün gibi kulaklarımda çınladı. 'Aşk; gururunu bir kenara bırakmaktır. Affedilmeyi beklemeden affetmeyi bilmektir' demişti babam.
Sahi ben neyin gururunu, neyin öfkesini yapıyordum? Saatlerce ortadan kaybolup neyin cezasını veriyordum? Canımdan öte sevdiğim kızı nasıl kırık bir bebek gibi yalnız ve savunmasız bırakıyordum? Emre gibi, daha birçok pislik ona bu zayıf anında kolayca yaklaşabilir, sahte dostluk gösterileriyle elde etmeye çalışabilirdi.
Aklıma gelen bu düşünceyle kolyeyi öpüp tekrar cebime attım. Babamın demiş olduğu gibi, şimdi gururun sırası değildi. Ne yapacağımı biliyordum. Pelin'i geri kazanacaktım. Hikayemizin yarım kalmasına izin vermeyecektim.
Telefonumun açma kapatma düğmesine basarak tekrar hayat bulmasını bekledim. Sonra şifreyi girip ekran kilidini açtım. Pelin beni birkaç defa aramıştı, her şeyin düzeleceğini düşünüp gülümsediğimde, Deniz'in beni yedi kere aramış olduğunu gördüm. Hergeleyi rahatlatmam gerektiğini unutmuştum. Son çağrı neredeyse dört saat öncesine aitti. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamıştım.
Pencereden etrafıma bakıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Şehirlerarası yoldaydım, batıya doğru sürmüştüm. Hemen şehre dönmem lazım diye düşünerek motoru çalıştırdım. Yolun karşı tarafına geçmek için yaklaşık yirmi dakika kadar daha yol gitmek zorunda kaldım. Sonunda uygun bir dönüş yolu buldum. Navigasyonu ayarladım. Oyalanmadan gidersem, önümde neredeyse üç saatlik bir yol vardı. Telefonumda Pelin'in numarasını tuşladım ama kapalıydı. Bu defa Deniz'i aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)
ChickLitBir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü görmediğiniz, gerçek sesini duymadığınız, maske ardındaki birine aşık olunabilir mi? Peki kimliğini bilmediğiniz bu erkek, sizin sonsuza kadar...