Eylül, o fotoğrafı başka bir yerde daha gördüğüne emindi, ama nerde olduğunu hatırlayamıyordu. Yemek yediler, biraz oturup evlerine gitmek için kalktılar.
Güney, öyle bir hata yapmıştı ki... Kızını kurtarabilmek için karısını kaybetmişti. Ama Songül de onu aldattığını düşünüyordu. Hele de kızı bu haldeyken böyle birşeyi nasıl düşünebilirdi. Serkanı aradı dertleşmek için ama Serkan annesiyleydi. Düşünceli düşünceli, günlerdir karısının dönmediği eve doğru yola koyuldu...
Eylülle Serkan eve geldiğinde Songül temizlik yapıyordu. Eylül, Songülün yanına gelip, neden temizlik yaptığını sorup yapmasına gerek olmadığını çünkü daha dün kendisinin yaptığını söyledi. Songül de "kafam dağılıyor Eylül. Daha az düşünüyorum böylelikle. Açsanız yemek yaptım, yiyin. Ben banyoyu temizlemeye gidiyorum..."
Eylül, Songülün durumuna çok üzülüyordu. Güney onu aldatmazdı, ama Songül emin gibiydi, boşanmaya da kararlıydı. Birşeyler yapmalıydı...Akşam oldu, Songül erkenden yatmıştı. Arkasından Eylül ve Serkan da yattı. Eylül uzun zamandır gördüğü kabuslarından bir tane daha görmeye başladı.
Atakanın evindeydi, Atakan yoktu, evde dolaşıyordu. Mutfağa uğradı, meyvesuyu alıp etrafta dolaşmaya başladı. Önce masadaki dergileri gördü sonra vitrindeki fotoğraflara bakıyordu, bir sürü küçüklük fotoğrafları vardı, hepsinde temiz kıyafetler, ellerinde oyuncak arabalar... ama diğerlerinden çok farklı duran bir fotoğraf çarptı gözüne, 3 çocuk vardı fotoğrafta, kapı açıldı ama o farketmedi bile, Atakanın sesini duydu tam kulağının arkasında ve belinde bir el hissetti, meyve suyunu yere düşürdü...
Eylül, bağırarak uyandı. Serkan da uyanmıştı, Eylülün kabuslarına alışmıştı, neredeyse her gece kabusla uyanıyordu. "Geçti canım geçti, korkma bak ben burdayım..."Güney, onu karısından ayıran annesiyle konuşmuyordu. Selinin planı ters tepmişti çünkü çocuğu ona geri döner sanmıştı. Selin çok ısıkıntılıydı, oğlunun onunla konuşması için birşeyler yapmalıydı.
Songül bugün babasının boşanma davasına gidip ona destek olacaktı. Sonunda babası ona inanmıştı, Mesudenin kızına anca kötürüm kaldıktan sonra inanmış olması gibi değil, çok geç olmadan inanmıştı. Masal'ı dün konuştuğu gibi Eylül'e bırakıp adliyeye doğru yola çıktı.
Sabah, Eylül ruh gibiydi. Serkan, rüyasının etkisinde kaldığını anlamıştı. Bir yandan yatağı toplamasına yardım ederken anlatmak isteyip istemediğini sorar. Eylül bir an tereddüt ettikten sonra anlatmaya başlar. "....... resim vardı 3 tane çocuk vardı o resimde...."bir an duraksar. "Serkan ben bu resmi daha önce de gördüm. Evet, Atakanın evinde görmüştüm bu resmi, hatta sormuştum ve cevap vermemişti." Serkan da Eylülün yanına gelir. "Tamam canım sakin ol. Rüyaydı bitti. Atakan artık hayatından çıktı."
Eylül kafasını sallayıp, ayna karşısında saçlarını toplar. Serkan da arkasına geçer, yanağına bir öpücük konduracaktı, Eylül de o sırada arkasını döner. Dudakları birbirine değiyordu, o sırada Selim ağlamaya başladı. Serkan gülerek "sen giyin, ben bakarım" dedi, ve geri çekildi. Eylül, kızarmıştı. Mutfağa geçip birşeyler hazırlamaya başladı, aklına rüyada gördüğü fotoğraf geldi ve elindeki süt şişesini düşürdü. Serkan, Eylüle seslenerek mutfağa geldi. Eylül, "ben Sema hanımın sana gösterdiği fotoğrafı nerde gördüğümü hatırladım Serkan...."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırgın Çiçekler
FanfictionMaria'sını çok seven Leonardo... Sevdiği için herşeyi kabullenen deniz gözlü bir adam ve onun için herşeyi göze alan bir yosun gözlü kız... Bu ikilinin ve çevresini anlatan bir Kırgın Çiçekler hayali senaryosu...