63.Bölüm - Uçurum

540 37 13
                                    

Songül Serkanın söylediklerinden sonra dayanamayıp kendini dışarı atar. Evet gözü dönmüştü, belki de Serkan haklıydı, o bebeğinin acısını çekerken Eylülün mutlu olması ona koymuştu, ama asla ona zarar vermek istemedi,asla....
Bahçedeki banka çöktü ve ağlamaya devam etti, eğilmişti, elleriyle yüzünü kapamıştı, yanına gelip ona sarılan kişiyi gördüğünde şaşırır, ama engel olmaz, kollarında ağlamaya devam eder...

Eylül bağırıyor "kızımm, koşma, bak şimdi düşeceksin...."
Küçük kız kahkahalar atıp koşmaya devam ediyor, ilerisi uçurum...
Serkan bağırıyor "prensesim dur gitme..."
Songül uçurum kenarında, sadece onları izliyor, küçük kız önde uçurum kenarına kadar gelmiş, Songüle baktı küçük kız, Songül de ona. Kız sorar gözlerle baktı Songüle, Songül de sorusuna cevap verir gibi kafasını sallayıp onaylıyor.
Bu sırada Eylül ve Serkan koşuyordu, kız uçuruma doğru bir adım attı, Eylül yetişip elini tuttu kızın, ama kız uçurumda sallanıyordu. "Anne, bırakma, korkuyorum...." Eylül de cebelleşiyordu, ona bakıp duran Songül'e bakıp, "yardım et Songül noolur, noolur yardım et...." der.
Serkan Eylüle yetişir, tutarlar kızı, ama kız güçsüzdü, elleri kayar gider, annesiyle babasının elinden...
Songül hala hiçbirşey yapmadan onları izliyordu.
Eylül bağırıyordu...

Serkan dışarıda volta atıyordu, Güney de çıkmıştı tek başınaydı, Selim'i saymazsak. Hala Eylülden haber yoktu, yarım saat olmuştu ama saatler geçmiş gibiydi...

Güney, Songüle sarılıyordu. Songülse ağlıyordu hala... "Serkan haklıydı, ben kıskandım, kardeşimin karnındaki daha o doğmamış bebeği kıskandım, Eylülü kıskandım, onu seven, daima yanında olan, yaşadıkları onca şeye rağmen onu asla bırakmayan, sahip çıkan, herşeyi göze alan bir kocası var, onunla mutlu, üstelik sevdiği adamdan bir de çocuğu olacak.. Serkanla olan mutluluklarını, aşklarını, harika giden ilişkilerini kıskandım, benim kızım ölmek üzereyken, bir kez bile ciddi bir hastalık geçirmeyen oğulları Selim'i kıskandım.... Bense daha karnımdakine sahip çıkamadım, o minnacık şeye sahip çıkamadım, kızımız az kalsın ölüyordu.... ilişkimize sahip çıkamadım, mutluluğumuza...." der. Güney de sarılarak "saçmalama Songül, bunların hiçbiri senin suçun değildi. Eylül de zamanında çok acılar çekti, sen biliyorsun, zor zamanlar geçiriyorsun sevgili, böyle hissetmen doğal, benim Serkanı kıskandığım gibi senin de onu kıskanman kaçınılmaz..." der sarılarak. Songül de kollarından çıkarak "ben o benim mutluluğumu istedi Güney, ben naaaptım? Naaptım? şimdi kardeşim benim yüzümden ne halde, kendi nasıl, bebeği nasıl bilmiyorum, kahretsin hepsi benim suçum...." der, sinir krizi geçiriyordu. Güney onu tuttu, çenesinden tutup ona bakmasını sağladı "hiçbirşey olmayacak Songül, sakin ol, Eylül güçlü kızdır. Hayatındaki kimseyi bırakmadı o, yine bırakmayacak.... ne bizi ne de bebeğini...."
Songül de biraz sakinleşerek "isterse bir daha yüzüme bile bakmasın, konuşmasın, ama noolur ikisine de birşey olmasın..." der....

Serkan endişeli şekilde volta atmaya devam ediyordu. Ya bebeklerine birşey olursa? Eylül bunu kaldıramazdı. Ya Eylül? Ya ona birşey olduysa?
Songül ve Güney, Serkanın yanına gelirler. Hala haber yoktu. Serkan Songüle ters ters baktıktan sonra önüne döndü.
Doktor çıktı, endişeli gibiydi. Serkan, artık ayaklarının onu taşıdığından emin olamıyordu, her an yere düşecek gibiydi, ama dayanmak zorundaydı, herşeye rağmen...
Doktor "geldiğinde hastamızın kanaması vardı, düşük tehlikesi olduğundan gerekli tedaviye başlayıp kontrollerini yaptık ve ...."

Kırgın ÇiçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin