Eylül birden yatağa oturdu. Sancısı vardı, fazla stres yapmıştı. Serkan ise birşey anlamamıştı, Eylüle sarılıyordu sadece. Eylül sadece "Selimi kaybedemem" diyip duruyordu. Serkansa birşey söylemeden duruyordu. Eylül ona mesafeliydi, ki haklıydı, onu neyle suçlamıştı...
Kavga ortasında gülen Güneyi gördükçe Songülün siniri bozulmuştu. Ne olduğunu sordu, çünkü gerçekten şu haldeyken Güneyi neyin güldürebileceğini merak etmişti. Güney ise "Serkan taklidi yapıyorum karıcım. Artık kavga etmemek için ağır abi modunda takılcam. Nasıl fikir? " der sırıtarak. Songül de gülerek "te allahım yaa" der ve Güneyle televizyon izlemeye başlar. Güney bi yandan kızıyla oynuyordu. "Naaptın bugün bitanem?"....
Eylül Selimin yanına gitti, yatıracaktı, uyku vakti gelmişti. Serkan da salona geçmişti, tek başına oturuyordu. Eylül Selimi de alıp yatak odasına geldi. Oğlunun yanına kıvrıldı, saçlarını severek uyuttu onu. Serkan, Eylül hala gelmeyince çıkıp bakmak istedi. İkisi de uyuyordu. Yavaşça yanlarına yattı. Öylece izledi onları. Eylül bir anda irkilerek uyandı, karşında ona bakan Serkanı gördü, ona hala kırgındı. Serkan "özür dilerim canım, gerçekten öyle demek istemedim. Sadece... sadece sizi kaybetmekten korkuyorum, hepsi bu" der. Eylül hemen yumuşamıştı, "biliyorum, biz burdayız. Sen de bizi bırakma sakın tamam mı?" der. Serkan da hemen " asla, seni, çocuklarımızı asla bırakmıcam Eylül, ne olursa olsun..." der. Yine de Eylülün yüzü gülmemişti, Serkanın gözünden kaçmadı...
Songül çekinerek " Güney, annenle hiç konuşmayacak mısın artık?" diye sorar. Güney de cevap verir " diyelim barıştık, sana yaptığı onca şeyi kabul mü ediceksin Songül?". Songül hiç düşünmeden cevap verir "evet, sonuçta o senin annen Güney. Özür de diliyor işte. Demek ki pişman oldu. O pişmansa ben de affederim." der. Güney hayranlıkla baktı Songüle. "Sana sahip olduğum için, karşıma çıktığın için çok şanslı bir adamım ben Songül...." der. Songül de gülerek "şans değil sevgili. O gece Eylülü merak ettiğim için geldim ben. Eylüle teşekkür et sen " der. Güney de gülüyordu "hatırlat da teşekkür edeyim en kısa zamanda" dedi ve karısını öptü.
Cemre yarınki sergileri için Meralle sözleşmişti. Meral ve Demir sergide şarkıda söyleyecekti. Duyuruları internette yapılmıştı, gelmeyi düşünen çok fazla kişi vardı. Bu kadar ilgi hem Cemreyi hem de Merali çok mutlu etmişti.
Serkan "nooldu canım?" diye sordu. Serkan Eylülü yeterince tanıyordu, Eylül ondan birşey saklayamıyordu. "Biraz sancım var ama geçer şimdi " dedi. Serkan endişelenmişti "hastaneye gidelim istersen, ben hemen arabayı kapıya getireyim" diyerek kalkmaya yeltinir. Eylülse Selimi uyandırmadan Serkanı durdurur, "iyiyim ben, geçer merak etme. İşte sana bu yüzden söylemiyorum. Aşırı evham yapıyorsun..." der. Serkan da " konu ailem olunca endişelenmem normal değil mi?" der ve Eylülün elini öperek ortalarında yatan oğluna bakar. O şekilde yatarlar...
Ertesi gün Eylül yine endişeliydi. Ya Atakan yine gelirse? Serkan da endişeliydi "aşkım, bak şurda birkaç gün kaldı okulun kapanmasına, istersen Selimi okula götürme." Eylül de öyle düşünmüştü ama kim bakacaktı ki? Serkan aklındaki soruyu anlamıştı, "anneme götürürüz. Hem sevinir bile" der. Eylülün de aklına yatmıştı, kabul eder.
Akşam üstü Songül, Masalı giydirmeye uğraşıyordu. Cemreyle Kuzeyin sergisine gideceklerdi ama Masal keyifsizdi, gitmek istemiyordu. Güney "Songül boşver, ufacık çocuk orda naapıcak? Babanlara götürürüz hem Selim de ordaymış" diyince Masalın gözleri büyür, annesine adeta yalvarıyordu, Songül de kabul etti. Masalı Nazan hanım ve babasına bıraktıktan sonra sergiye gittiler. Songülle Güney, kenarda konuşan Meral ve Cemreyi görür. Yanlarına gideceklerken etraftaki tablolara göz gezdirirler. Songül "bunlardan birşey anlamayan bi ben miyim? Cemre olmasa asla aklıma gelmez sergiye falan gelmek. İnsanlar bundan ne anlıyolar? " dedi. Güney de gülerek "katılıyorum aşkım. Ben de sevmem. Bak ama annem çok sever böyle entel işleri, gider bir sürü tablo satın alır. " der birden. Annesini mi özlemişti ? Songül, Güneyin annesinden bahsetmesine sevinmişti. Yavaş yavaş aradaki buzlar eriyecek gibiydi...
Eylülle Serkan da hazırlandıktan sonra sergiye gelirler, herkes neşeliydi, keyifleri yerindeydi. Meralle Demirin minik konseriyle de sergi canlanmıştı. Çok fazla tablo beğenilmişti. Bir yanda iki tane gazeteci Cemre ve Kuzeyle röportaj yapıyordu, işleri bittiğinde yine diğerlerinin yanına geldiler. O sırada Kuzey kapıya doğru baktı, uzun zamandır görüşmediği bir arkadaşı gelmişti "oo naapıyosun oğlum nerelerdesin? Çağırmasam geleceğin yok" der. Herkes Kuzeyin arkadaşına doğru dönmüştü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırgın Çiçekler
أدب الهواةMaria'sını çok seven Leonardo... Sevdiği için herşeyi kabullenen deniz gözlü bir adam ve onun için herşeyi göze alan bir yosun gözlü kız... Bu ikilinin ve çevresini anlatan bir Kırgın Çiçekler hayali senaryosu...