Güney, hem Songülün hem de Masalın arasında kalmıştı, yerdeydi, kalkamıyordu, başı dönüyor gözleri kararıyordu. Bir yandan öksürüp bir yandan bağırıyordu "Songül!!!!..... Masall!!!...." kendini zorluyordu ama yerden kalkacak gücü kalmamıştı...
Eylül ve Serkan birlikte güzel bir gün geçirdikler. Selim'i de kreşten alıp eve döndüler. Eylül husursuzdu. Serkan farketmişti, hemen ne olduğunu sordu. Eylül de "bilmiyorum canım, kötü birşey olmuş gibi hissediyorum, oysa ki çok mutluyum" der. Serkan da gülerek "ahhh hormonlar..." der. Eylül de ona güler, arkadan "acıktımmm" diye bağıran Selim'e yiyecek birşeyler hazırlamaya başlar.
Güney tüm gücünü toplar, kızının yatağının olduğu tarafa kadar emekleyerek gider. Yatağın başlağından güç alarak kalkar ve kızını kucaklar. Kapıya çok yakınlardı. Bir eliyle etraftaki mobilyalardan güç alıp yürürken diğer eliyle kızını tutuyordu. Masal da baygındı. Güney kapıyı açıp çıktığında herkes dışarıdaydı, sağlık güvenliklerinden biri Güney'in kucağından aldı Masalı...
Güney'in aklına Songül gelir Songül içeride baygındı.
Güney tekrar içeri girmeye çalışırken itfaiyeciler engel olmaya çalışır ama o dinlemez Songülü kurtaracaktı. Biraz ilerledi ama sonra gözleri kararmaya başladı ve başı döndü, yatakta kıpırdamadan yatan Songül'ü gördü yere düşerken. Sessizce "Songül..." diyebildi sadece, gerisi yok...Sabah olduğunda Serkan ve Eylül sarılarak uyumuşlar, Serkanın eli Eylülün karnında...
Huzurlarını bozan bir ses duyarlar. "Anneeeee! Babaaaaa! Uyansanızaaaaa!!". Selim pat diye odalarına dalmıştı. Eylül öfleyerek kalkar. Serkan da uyanmıştı, "Nooldu babacım? Niye bağırıyorsun sabah sabah?" der. Selim de "babaanem geldi seni çağırıyor" der. Eylül de Serkan da şaşırmıştı. Üstlerini düzeltip hemen aşağı inmeye çalıştılar. Serkan Eylüle uyumaya devam etmesini, onun ilgileneceğini söyler. Eylül de yorgundu zaten uyumaya devam eder. Serkan telaşla " nooldu anne?" diye sordu. Nazan da "oğlum güneyleri hastaneye kaldırmışlar, gittikleri otelde yangın çıkmış...." der. Serkan telaşla "NE? Anne durumları nasıl? Güney nasıl? Songül? Ya Masal, Masal daha çok küçük anne o nasıl?" diye sorar. Nazansa bildiği herşeyi anlatır. Serkan şok olmuştu, hala inanamıyordu. Sadullah da arkalarından gelir " Nazan hadi havaalanına gidelim, uçak vakti gelmek üzere..." der. Serkan "ben de gelicem" der. Sadullah da "oğlum karını burda bırakıp gelme, karın hamile şimdi sana ihtiyacı olur burda..." diye engel olmaya çalışır. Serkan bir an düşünür "Kardeşlerim onlar benim, nasıl? Nasıl gelmem?......... Eylül, Eylül'e nasıl derim ben bunu? Asla toparlayamaz kendini, asla..."Eylül'ün içindeki o rahatsızlık bugün de vardı. Uyumaya çalıştı ama uyuyamıyordu. Kalkıp giyinmeye karar verdi. Zaten okula gidicekti. Aşağıdaki seslerin kesildiğini duyunca Eylül aşağı iner. Serkan koltuktan oturmuş, elleriyle yüzünü kapamıştı. Eylül ne olduğunu sorar, Serkan ellerini yüzünden çeker, suratı bembeyazdı. Nasıl söyleyecekti? Orada kalmak zaten onu perişan ediyordu, kardeşinin yanında olamamak onu kahrediyordu, Eylüle nasıl diyecekti? Zaten hamile, bir zarar gelicek diye korkuyordu. Ama bir yandan Songül... Eylül ona söylemezse daha çok üzülecekti, bir de kızacaktı. Serkan düşünüp söylemeye karar verir. "Eylül, gel otur şöyle. Şimdi birşey söylicem, ama sakin olacaksın tamam mı? Songül....."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırgın Çiçekler
FanfictionMaria'sını çok seven Leonardo... Sevdiği için herşeyi kabullenen deniz gözlü bir adam ve onun için herşeyi göze alan bir yosun gözlü kız... Bu ikilinin ve çevresini anlatan bir Kırgın Çiçekler hayali senaryosu...