Songül "nasıl ya?! Nasıl ya?! Yeniden bakın, hayır olmaz Güney yaşıyodur, ölemez o ölemez, noolur yeniden bakın..." der. Doktor emindi ama yeniden bakar " maalesef, ambulanstayken defalarca kalbi durmuş zaten, ameliyatı kaldıramadı bile. Üzgünüm, başınız sağolsun..." der ve yeniden ameliyathaneye girer. Songül donup kalmıştı, ağlamıyordu bile. Eylül Serkana, Cemre de Kuzey'e sarılıp ağlıyordu. Songül dayanamadı en sonunda bayıldı, farkeden Serkan hemen Songülü kaldırıp sandalyeye oturttu ama Songül çok kötü olmuştu ona sakinleştirici verip yatırdılar...
Haberi alan diğerleri de hastaneye gelmişti, Selin sinir krizi geçiriyordu. Herkes çok kötü olmuştu. Songül de uyanınca eve gittiler. Songül donuktu, konuşmuyor ama ağlamıyordu da. Hala şokta gibiydi. Kızlar da yanında ona destek olmaya çalışıyordu. Songül "benim yüzünden, benim yüzümden" dedi, ağlamaya başladı. Kimse birşey anlamamıştı, Songül sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu. En sonunda biraz konuşmaya başladı "ertesi gün uçakla gelseydik Güney burada olucaktı, Güney yanımda olucaktı, ölmeyecekti, ben dedim otobüsle gidelim diye, o istemedi, ben zorladım, hepsi benim suçum, hepsi benim suçum, Güney benim yüzümden öldü, hepsi benim suçum..." der, Cemre dayanamaz tokat atar, Songül hala şoktaydı, kendine gelmiyordu. Eylül "sen bilemezdin Songül, nerden bilecektin? Senin suçun değil, duydun mu beni? Senin suçun değil.." der ama Songül ikna olmuyordu. Kızlar ve diğerleri onu yalnız bırakmak istemese de o dinlenmek ve yalnız kalmak istediğini söyledi, kimse gitmeyince de kendini odasına kapattı, kim gelirse gelsin açmadı kapıyı.
Herkes perişan olmuştu. Çocuklar yüzünden Eylül ve Serkan erkenden ayrılmak zorunda kaldı. Gitmeden önce Eylül tekrar Songülün yanına gider, kapıyı açmasını ve konuşmak istediğini söyler ama Songül ses vermez. Eylül "Songül noolur korkutma beni! Noolur ses ver, burdayım de, istersen giderim. Ama ses ver noolur.." der kapıyı tıklatarak. Songül kapıyı açar ve Eylüle sarılır. Songül hemen sorar " Serkanın öldüğünü öğrendiğin an nasıl hissettin?"
Eylül afallamıştı, ne diyeceğini bilemedi, o anı hatırlamak bile yetmişti. Eylül birşey diyemeden Songül konuşmaya devam etti, "daha tatildeyken konuştuk, ama senden konuşmuştuk. Güney, o hayatına devam eder, güçlü bir kız, çocuğu için yaşardı, hatta evlenirdi dedi. Sanki hissetmiş gibi. Sanki mutlu olmamı vasiyet etmiş gibi.." der ağlayarak. Eylül diyecek tek kelime bulamamıştı, sadece sarılarak destek oldu arkadaşına, çünkü biliyordu ki ne söylerse söylesin yarası sarılmayacaktı, gözyaşlarını dindirmeyecekti...Eve geldiklerinde Eylülün de Serkanın da keyfi yoktu. Eylül çocukların odasında Belis'i emzirirken Serkan yatak odasında Güney için ağlıyordu, ne kadar güçlü durmaya çalışsa da artık tutamamıştı. Çocukluk arkadaşı, en yakını, dostu, gerektiğinde abisi gerektiğinde kardeşi...
Eylül çocukları uyutup yatak odasına geldiğinde Serkanı ağlarken bulur, yanına gidip sarılır. Serkan hemen gözyaşlarını siler. Eylül "ağla, tutma içinde. Silme gözyaşlarını utanma" der. Öylece kalırlar...Songül hiç uyumamıştı. Kızlar da onunla beraber kalmıştı. Songül odasından çıktığında hemen onunla ilgilenmeye, birşeyler yedirmeye çalıştılar. Ama Songül yemedi. Masal annesinin yanına gelip babasını sordu. Songül ağlamaya başladı hem de hıçkıra hıçkıra... Kızlar Songülün haberi aldığında bile bu kadar ağladığını görmemişlerdi. Hemen Masalı alıp oyalamaya başladılar, Güneyi sorduğunda da geçiştiriyorlardı. Songül içinden "ben nasıl söylicem? Kızıma senin baban öldü diye nasıl derim?" diye düşündü...
Herkes gasilhanenin önünde toplanmıştı. Selin ve Songül içeri girmek istedi. İkiside içeri girdiğinde diğerleri dışarıda bekliyordu. Biraz sonra Songül ağlayarak çıktı "hayallerimiz vardı, hayallerimiz bitti..." diyordu.
Cenaze yerinde herkes yerini almıştı. Cenaze namazından sonra tabut taşınıyordu. Songül kızların kollarından çıkıp peşinden koştu "Güney... hayır... olmaz, noolur götürmeyin, noolur birşey yapın..." diye çırpınır, kızlar zor engel olur. Selin ise zor ayakta duruyordu...
Toprak atılırken herkesin sinirleri bozulmuştu. Bu kadar kolay mıydı? Bitmiş miydi cidden? Bu zamana kadar öldüğüne inanamayan herkese herşey o an dank etmişti sanki... Güney o an ölmüştü...
Cenaze sonrası herkes yine Songülün evindeydi. Songülün bakışları adeta herkesi kovar gibiydi. Akşam olup herkes teker teker gittiğinde Songül kızına sarılıp yattı. Ona babasının bir daha asla gelmeyeceğini söylemeye henüz cesareti yoktu...
Songülün aklında hep o günkü konuşmaları vardı.
-eğer gerçekten Serkanı kaybetseydik, Eylülü toplayamazdık Güney, cidden biterdi, bir daha gülemezdi
+evet ama Eylül güçlü bir kız, zor olurdu ama atlatırdı. Hem çocukları var, onlar için savaşırdı, bir süre sonra hayatına bakardı, yeniden gülerdi, yeniden evlenirdi...
-evlenir miydi? Sanmıyorum.
+ne yani, bana birşey olsa sen ömrünün sonuna kadar yalnız mı yaşardın?
-ne diyosun sen Güney ya ne birşey olması? Kimseye birşey olacağı yok, kapatalım şu konuyu lütfenSongül ağlaya ağlaya yatar. "Bir daha mutlu olamayacağım Güney, özür dilerim. Ve hayır evlenemem, senden başka kimseye sevgili diyemem ben, senden başka kimse benim Leonardo'm olamaz. Gerçi ben de sensiz Maria değilim artık. Leonardosu olmadan Maria bir hiç..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırgın Çiçekler
Fiksi PenggemarMaria'sını çok seven Leonardo... Sevdiği için herşeyi kabullenen deniz gözlü bir adam ve onun için herşeyi göze alan bir yosun gözlü kız... Bu ikilinin ve çevresini anlatan bir Kırgın Çiçekler hayali senaryosu...