84.Bölüm - Çifte Kutlama

394 34 10
                                    

Selin "sizin için birşey düşündüm. Aslında uzun zamandır düşünüyordum ama Serkanın durumu yüzünden ertelemiştim. Uzun zamandır tatil yapmıyorsunuz. Gidin başbaşa bi tatil yapın. Eğlenin, kafa dağıtın. Ben herşeyi ayarladım. " der.
Songül de Güney de bu teklife kayıtsız kalamadılar, son zamanlarda çok yorulmuşlardı. Ama Serkan? Daha yeni iyileşiyorken nasıl bırakacaklardı??

Eylül Serkanı hiç bırakmaz, sürekli odada yanındaydı. Akşam olduğunda Nazan içeri girer ve "kızım sen git, ben burdayım, git biraz dinlen" der. Eylül istemiyordu, bunu anlayan Serkan ısrar etti dinlenmesi için ama Eylül onları dinlemedi ve orada kalacağını söyledi. Selimi Nazanla göndererek Serkanla başbaşa kaldı. Serkan "anlatsana biraz, kızımız nasıl?". Eylül de anlatır " çok iyi, şuan küvezde ama küçük olduğu için, zaten yakında çıkıcak, sana benziyo, yani ben sana benzettim..." der. Serkan gülümser. Eylül "geçen gün hemşire sordu, ismini ne koyucaz? Seni bekledim.. " der. Serkan da "Belis olsun mu? ben bir rüya gördüm...." der ve rüyasını anlatır. Eylül gülerek "Belis mi? Çok güzel.. nerden aklına geldi ki?" diye sorar. Serkan da "sen bir gün muayenedeyken ben masa üstünde duran isimler sözlüğüne bakmıştım. Orada gördüm bu ismi, çok beğenmiştim, ordan aklımda kaldı herhalde.." der. Eylül de kabul edince kızlarının adı verilmiş oldu.

Songülle Güney ertesi gün yeniden Serkanı ziyarete giderler. Serkan biraz daha iyi görünüyordu. Doktor bir gün sonra taburcu olabileceğini söylemişti. Güney yeniden özür dilemeye kalkınca Serkan engel oldu. Artık o kötü günler bitmişti ve hayatlarına bakacaklardı. Güney Eylül ve Serkan'a annesini ve söylediklerini anlattı. Güney hemen devam etti " tatil ayarlamış bizim için ama biz sonra gidicez." der. Eylül de neden erteleyeceklerini sorar. Güney de " Serkan bu durumdayken gidemem. Üstelik işe kim bakıcak?" der. Serkan hemen "ben yarın çıkıyorum, evden devam edicem, siz gidin. Hem ben iyiyim" der. Güney ve Songül olmaz diyip kafa sallasalar da Eylül de Serkan da gitmeleri için ısrar eder, en sonunda Güney de Songül de kabul eder.

Songül ve Güney tatil hazırlıklarına başlar. Selin herşeyi düşünmüş ve planlamıştı. Önce İzmir'e gideceklerdi, ordan da gemiye binerek 2 hafta boyunca kıyı kıyı dolaşacaklardı. Aslında Masal'ı da alacaklardı ama Selin bakmak için ısrar etmişti, onları yalnız bıraktırıp rahat etmelerini istiyordu, böylelikle torunuyla daha güzel vakit geçirebilecekti. Songülün her ne kadar kızını bırakmak istemese de bir süre yalnız kalmak ikisine de iyi gelecekti.

Doktor Serkandan yavaş yavaş yürüyüp dolaşmasını istemişti, uzun zamandır hareket etmiyordu çünkü. Serkan Eylülün de yardımıyla koridorda turluyordu, kızını görmek isteyince Eylül onu götürdü. O sırada ikisi de beklemediği bir sürprizle karşılaştı. Hemşire onları içeri çağırdı, bebeği kucaklarına vericekti. Bu zamana kadar Eylül de dahil kimse kucağına almamıştı Belis'i. Çünkü çok ufaktı, yaşaması bile mucizeydi, her ihtimale karşı kimsenin bağlanmasını istemiyolardı, ama o savaşıyordu ve günden güne iyi oluyordu. İlk Eylül aldı kucağına, gözlerinden yaşlar süzülmüştü. Kızını kokladı, biraz sevdikten sonra yanında oturan Serkana verdi. Serkan ne yapacağını şaşırmıştı, "tutamam ben, düşürürüm, Eylül çok küçük bu" der. Eylül'ün de yardımıyla tutar. İkisi birlikte kızlarına bakıyordu...

Songüller ertesi gün Masalı da alarak Eylüllerin evine geçerler, Serkan taburcu olmuştu, artık evdelerdi ve çifte kutlama vardı. Diğer herkes de Songüllerin arkasından gelmişti, herkesin ellerinde balonlar ve hediye paketleri vardı. Adeta bayram alanı gibiydi. Eylül de Serkan da şaşırmıştı, Serkan kendi için böyle büyük bir sürprizi beklemiyordu, "ne gerek vardı?" der gülerek. Güney de hemen "bunlar senin için değil ki, yani hepsi senin için değil, çocukların doğum gününü de kutlucaz yani geçmiş doğum günlerini..." der. Songül Serkana "sen o haldeyken kutlayamadık kardeşim" der. Serkan hepsine teşekkür eder. Eylül "keşke Belis de burda olsaydı" der üzgün bir şekilde. Kader hemen "az kaldı Eylül, kavuşacaksınız"der. Cemre ise bu arada Masalla Selimi pastanın önüne getirmişti. Güney yanlarına gider ve beraber üflemelerini ister, Eylülse bu sırada onları videoya çekiyordu....

1 hafta sonra, artık yolculuk vakti gelmişti. Songülle Güney herkesle vedalaştıktan sonra İzmir'e doğru yola çıkar. Uçakla İzmir'e uçtuktan sonra geminin kalkacağı limana doğru gelirler. Songül heyecanlanmıştı "ilk başta içimde bir sıkıntı vardı ama unuttum gitti, çok güzelmiş burası sevgili, gerçekten bayıldım" der heyecanla. Gemi kalkmaya başladığında onlar güzel bi manzaraya karşı yemek yemeye başlamışlardı. Bir yandan ertesi günün planını yapıyolardı.Songülün aklı kızındaydı, arayıp kontrol ettikten sonra akşam ilk limana yanaşırlar. Kızları ve arkadaşları için hediyeler baktılar ve el ele dolaştılar. Bol bol da fotoğraf çekmişlerdi...

Serkan ayaklanmaya başlamıştı, bütün gün yatıp uyumak istemiyordu. Bilgisayarın başında biriken işlerini halletmeye başladı. Selim ise halinden memnundu, babasıyla daha çok vakit geçirebilme fırsatı olmuştu şu birkaç gün....

Ertesi gün Eylül, Serkan ve Selim hastaneye gelirler. Belis'i görüceklerdi, önce doktoruyla konuştular. Doktor artık küveze ihtiyacı kalmadığını, eve gidebileceklerini ama çok dikkatli olmaları gerektiğini söyler. Selim bi kardeşi olduğu için, Eylül ve Serkan da kızlarına kavuştuğu için mutlu olmuştu.

Songülle Güney de hallerinden memnundu. Güzel bi plaja gelmişlerdi. Biraz denizin tadını çıkarttılar. Deniz acıktırmıştı oturup birşeyler yediler. Yemekte sohbet ediyolardı. Songül " ay şu son günlerde neler yaşadık Güney, düşündükçe gerçekten delircek gibi oluyorum. Eylülün çığlıkları kulağımdan gitmiyor. Kardeşim neler yaşadı." der. Güney de "çok korktum cidden. Ama Eylül çok kötü olmuştu. Kocasını kaybettiğini sandı, korkunç bir durum" der. Songül de "eğer gerçekten Serkanı kaybetseydik, Eylülü toplayamazdık Güney, cidden biterdi, bir daha gülemezdi" der. Güney biraz düşünür " evet ama Eylül güçlü bir kız, zor olurdu ama atlatırdı. Hem çocukları var, onlar için savaşırdı, bir süre sonra hayatına bakardı, yeniden gülerdi, yeniden evlenirdi..." der. Songül "evlenir miydi? Sanmıyorum." der hemen. Güney "ne yani, bana birşey olsa sen ömrünün sonuna kadar yalnız mı yaşardın?" der. Songül "ne diyosun sen Güney ya ne birşey olması? Kimseye birşey olacağı yok, kapatalım şu konuyu lütfen" der. Yemeklerine devam ederler...

Bu bölümü doğum günü kızı Ayten'e armağan ediyorum 🎉 ❤️ songuncuay

Kırgın ÇiçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin