"geldiğinde hastamızın kanaması vardı, düşük tehlikesi olduğundan gerekli tedaviye başlayıp kontrollerini yaptık ve şuan hastamızın durumu iyi, sadece kolunun üstüne düştüğünden çatlak var, içeride, isterseniz girebilirsiniz..."
Serkan sormaya korkarak "ya bebek?" der.
Doktor da "bebek de iyi, zamanında müdahale edilmiş."
Serkan derin bir ohh çekerek, Songülle Güneye bakmadan Eylülün yanına gider, kapıyı da kapatır.Songül ve Güney de dışarıda seviniyordu. Songül tam içeri girecekken, Güney onu tutar "şimdi girme, Serkan da sinirli zaten. Bırak bi tatsızlık çıkmasın..." der. Songül de hak vererek yerine oturur.
Serkan içeri girer, Eylül yeni uyanmıştı. "Serkan bebeğim, bebeğim nasıl? Neden ağlıyorsun, yoksa yoksa, hayır hayır hayır...."
Serkan Eylülün elini tutarak "aşkım, sakin ol, iyi gayet iyi, (Eylülün elini bırakıp karnını tutarak ) o hala orda, prensesimiz bizi bırakmadı.." der.
Eylül sevinçten ağlıyordu "bırakmaz tabii, bulmuş böyle iyi bir babayı, bırakmaz..." diyordu. Serkan Eylülün gözyaşlarını siliyordu bir yandan...O sırada dışarıda dayanamayan Songül içeri dalar, bu sırada Serkan Eylülü öpüyordu, Songül "ay pardon" diyerek dışarı çıktı, utanmıştı. Serkan seslendi "dur Songül, gel..." ama Songül çıkmıştı duymadı. Serkan dışarı çıkıp Songül'e baktı "gel Songül, Eylülün sana ihtiyacı vardır..." der biraz soğuktur. Songül fırsat bulmuşken kendini savunur yeniden " Serkan bak yemin ederim, bilerek yapmadım, kardeşim o benim, kıskansam da mutlu olsun isterim, acı çekmesini asla istemem..." der telaşla, Serkan da telaştan yerinde duramayan Songülü tutup sakinleştirerek "Tamam Songül tamam, sen geç hadi, ben burdayım, ihtiyacı olursa çağırırsın..." der.
Güney ve Serkan kapının önündeydi, tek kelime konuşmadılar.
Songül de Eylülün yanına girer. Eylül, Songüle bakar "Songül, ben söylemek isterdim ama üzülme istedim, beni böyle görüp kendini üzgün hissetme diye..." diyorken Songül Eylüle sarıldı. "Biliyorum kardeşim, sadece..... sadece o kadar üzgündüm ki, gitti Eylül, içimde ufacıktı, gitti, koruyamadım onu Eylül..." der, ağlıyordu. "Özür dilerim Eylül, Serkana da söyledim, ben istemedim, seni bu hale sokmak istemedim Eylül özür dilerim...." der. Eylül de "biliyorum Songül, sen bana yine kardeşim dedin ya, o bana yeter..." der. Gülüşürler.Songül dışarı çıktı, yüzü sonunda gülüyordu. Güney de biraz rahatladı, fırsat bu fırsat diyerek Songülle konuşma kararı aldı, Songül'ü tuttu, "hadi gel evimize gidelim Songül, hadi canım..." der.
Songül birşey söylemeden kafasıyla onaylar, giderler, Serkan da yeniden Eylülün yanına gider...Güney ve Songül taksi çevirip evlerine giderler. Songül hala Güney'in yüzüne bakmıyordu. Ama Masalı soruyordu "Masal nasıl?"
Güney de cevap verir "Annesini özledi, aynı benim seni özlediğim gibi. Evde duvarlara atar yapmaktan sıkıldım, sensiz olmuyor Mariam..."Serkan Eylülün yanındayken önden hastane yemekleri, arkadan da doktor gelir. Doktor "İyisiniz ama her ihtimale karşı bu gece burda kalın, yarın gidersiniz." der. İkisi de başıyla onaylar. Eylül gelen yemeği sağlam olan sol eliyle yemeye çalışır ama sağlak olduğu için çok da beceremiyordu. Serkan devreye girer "hadi aç bakalım ağzını..."
Yemek bitmişti, Serkan Eylülün ağzını siliyordu. Eylül "bunların ne tadı var ne tuzu... eve gidince kuru fasulye yapıcam, yanına da şöyle turşu kıtır kıtır ohhh" der kendinden geçmiş şekilde. Serkan da sadece gülüyordu.Güney Songül'e döndü, "hadi Mariam yüzüme bak noolur. Evet ben bencil bir adamım, ama sadece seni ve mutluluğumuzu düşünüyorum, ha tabii bir de kızımızı. Gerisi umurumda değil." der, Songül'ün gözlerinin içine bakıyordu. Songül de "bak bir daha yalan dolan yok, bozuşuruz..." der. Güney de söz verince "tamam ulan tamam, evimize gidelim artık, çok özledim sizi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırgın Çiçekler
FanfictionMaria'sını çok seven Leonardo... Sevdiği için herşeyi kabullenen deniz gözlü bir adam ve onun için herşeyi göze alan bir yosun gözlü kız... Bu ikilinin ve çevresini anlatan bir Kırgın Çiçekler hayali senaryosu...