59.Bölüm -Zil Zurna

443 36 4
                                    

Güney kapıyı açtığında karşısında Songül'ü görüp rahat bir nefes aldı. Cebinden telefonu çıkarıp Sadullah'a geldiğini haber verir. Songül sonunda gelmişti ama ayakta duramıyordu. Salllanıp duruyordu, tam düşecekti ki Güney tutmaya çalıştı, ama Songül eliyle dur işareti yaparak Güney'e engel oldu "yoook, tutma, ben tek başıma ayakta durabilirim..."
Güney Songülün konuşmasından sarhoş olduğunu anlamıştı. İçeri geçip kapıyı kapattı. "Songül içeri geçti, Güney ne olduğunu sordu, Songülse sinirliydi, sinirinden ağlamaya başladı "sen beni mahvettin Güney, beni mahvettin" der Güneyin göğsünü yumruklayarak....

Eylülle Serkan yol boyunca hiç konuşmadılar, Eylülse sessiz sessiz ağlıyordu, Serkanın dikkati yolda olduğu için farketmedi.
Eve geldiklerinde Eylül, Serkanın yanına oturdu, "Anlamıyorum, biz çocuğumuzu el bebek gül bebek, pamuklara sarıp büyüttük, sen senin kanından olmayan bir çocuğa babalık yaptın, kendi çocuğundan ayırmadın, pamuklara sarıp sevdin onu, sevdik, koruduk, ama onlar...." der hıçkırıklara boğularak. Serkan da Eylülü göğsüne doğru çekti, "Böyle insanlar da var bitanem, söz veriyorum sana herşey çok güzel olucak, inan bana. Hadi ama ağlama artık...." der. Eylül de gözyaşlarını silip gülümseyerek "hormonlar tuttu yine, iyi ki varsın Serkan" der. Serkan da gülüp elini Eylülün karnına koyar, tam Eylülü öpecekti ki Selim gelir o sırada, "baba baba hani birlikte araba yarışı oynayacaktık?"

Güney, bağıran Songülü susturmaya çalışarak "Songül, bağırma Maria'm, Masal içeride, yeni uyudu, şimdi uyanıp korkucak" der. Songül hala çok sinirliydi, "dokunma bana Güney dokunma. Bana yalanlar söylerken de düşünüyor muydun Masal'ı? Kimbilir daha neler sakladın benden....(göğsüne vurarak) nasıl sakladın benden bebeğimi kaybettiğimi? Nasıl ya nasıl? Hiç mi öğrenmeyecektim? Bencilsin Güney Ertürk bencil! Sadece kendi mutluluğunu düşünüyorsun, hiç ağlamayalım, hayatımızda hiç dram olmasın, hep laylaylom dolaşalım. Şimdi söylersem Songül depresyona girer bi de ağlamasıyla uğraşamam diye düşündün dimi?" der ve Güney'in cevap vermesini beklemeden kendini odaya kapatır. Güney defalarca kapıyı tıklatır, Songül en sonunda "rahat beni, yalnız kalmak istiyorum" der. Güney de salona geçip oturur. Elinden hiçbirşey gelmiyordu, Songül haklıydı, ondan saklamıştı, hiç öğrenmez sanmıştı, mutluluğunu düşünüp saklamıştı ondan...

Serkan gülerek "tam zamanı be oğlum" der sessizce. Eylül de gülerek "hadi siz geçin, ben de size meyve soyayım. Selim, bak 1 saat annecim, sonra uyuyacaksın." der. Selim de sevinç çığlıkları atıyordu. Oyun oynadıktan sonra Serkan, Selimi yatağa yatırdı. Eylülse kenarda onları izliyordu, çok huzurluydu..

Songül ağlayarak uyumuştu. Uyandığında daha gün yeni doğuyordu. Başı çok ağrıyordu, dünü düşündü, doktorun söyledikleri kafasında yankılandı, sonra eve gelişini hatırladı, Güney'e neler dediğini hatırlamıyordu ama sinirli olduğu kalmıştı aklında ve bir de Güney'in sessizliği...
Yavaşça kapıyı açıp Masal'ın odasına geçti. Masal, melek gibi uyuyordu, bir süre sessizce izledi onu, sonra da öpüp yeniden odasına geçti. Ne yapacağını bilemedi, hala içinde bir acı vardı, bebeğini kaybetmişti, düşünüp ağlamaya başladı, elleriyle ağzını kapatarak sesin çıkmasını engelledi. Ne yapacaktı? En sonunda birşey geldi aklına, böylesi daha iyiydi...

Kırgın ÇiçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin