Öğretmenleri kapıdaki adama doğru yürüdü... kim olduğunu sordu. Adam cevap vermedi öylece bakıyordu sadece... Öğretmen şüphelenmişti, adamı dışarı çıkarmaya çalıştı ama o Selimi görmeye geldiğini söyledi. Öğretmen kim olduğunu sorunca da Selimin aile dostu olduğunu söyledi. Öğretmeni de Selimin başında durdu ama adamın konuşmasına izin verdi. Adam da başladı konuşmaya, "Selim, merhaba. Naapıyosun bakalım?". Selim çekinir, annesiyle babası ona yabancılarla konuşmaması gerektiğini söylerdi hep. O da konuşmadı o yüzden. Adam konuşmaya devam eder "Anladım, sen beni tanımadığın için konuşmak istemiyorsun. Ama ben yabancı değilim. Annen de Serkan da beni çok iyi tanıyorlar." der çocuğa. Selim şaşırmıştı " ben sizi tanımıyorum. Yabancılarla konuşmam ben." der ve arkadaşlarının yanına gider. Adam da çıkıp gider, okulda zil çalmıştı, çocuklar ortada koşturup duruyordu. Adam, arkasına bakmadan çıkıp gitmek isterken birine çarpar. Eylüldü çarptığı, Eylül "biraz dikkat edin lütfen." der. Adam Eylüle bakar, şok olur, pis pis sırıtır Eylüle. Eylül de adama bakar, şok olmuştu, beyninden vurulmuşa döndü. Bu oydu...
Songül de Güney ve annesini barıştırmanın bir yolunu arıyordu. Çünkü ne olursa olsun o annesiydi ve konuşup görüşmelilerdi. Özellikle kavgalı olmalarının sebebi kendisiyken, bunu yapmak zorunda hissetti kendini. Ama bunu nasıl yapacaktı?
Güney işte sıkıntılıydı, Serkan farkedip ne olduğunu sordu. Güney de herşeyi anlattı ona, annesinin geldiğini, söylediklerini, herşeyi...
Serkan da onu sakinleştirmeye çalışır. "Oğlum, biraz sakin... bak ben annemle neler yaşadım. O da Eylülü sevmezdi, kıza neler neler yaptı, sen biliyosun. Ama kabullendi sonunda, benim onu me kadar sevdiğimi görünce kabul etti, belki Eylülü sevmedi ama benim mutluluğum için kabullendi. Hatta herşeyi bilmesine rağmen Selimi bile kabullendi. Selin teyze de öyle. Senin mutluluğun için sana bir adım atmış işte. Kadını üzme artık, annen o senin..."
Güney biraz düşünür, aslında haklıydı, annesi pişman gibiydi. Ama ya yaptıkları? Serkan gibi affedebilecek miydi o da?Adam Eylüle hala pis pis sırıtıyordu. " Eylül... görmeyeli ne kadar güzelleşmişsin. ".
Eylülün suratı bembeyaz olmuştu, bayılacak gibi oldu, adam onu tam bayılacakken tuttu ve bahçede gördüğü banka oturttu. O sırada Eylülün karnındaki eline dikkat etti. Hamileydi...
Eylül kendine geldiğinde kafası o'nun omzundaydı, hemen çekildi. "Pislik! Ne işin var burda?".
Adam da şaşırmış gibi bakar ona "Nasıl ne işim var? Oğlumuzu özledim, onu görmeye geldim.. kocaman olmuş, bana benziyor....". Eylül şok olmuştu. Atakan bir de Selimle mi görüşmüştü? Hayır bunu yapmış olamazdı... çocuğun psikolojisini bozacaktı...
"Naaptın sen? Gitmedin dimi yalan söylüyorsun..." der hemen. Atakan da şaşırır " ben sana ne zaman yalan söyledim bitanem? Oğlumuz çok akıllı biliyor musun? Benimle hiç konuşmadı, yabancılarla konuşmuyorum dedi." der gülerek. Eylül güvenliğe doğru bağırınca Atakan "tamam tamam" diyerek gitmeye yeltenir, Eylülün göbeğine bakar "Oğluma kardeş he? Babasına benzerse Selime nasıl hesap vereceksin çok merak ediyorum, neyse ben zaten hep yanında olucam artık, sana yardım ederim canım" dedi gülerek ve ordan ayrıldı. Eylülün sinirleri bozulmuştu, ağlıyordu...Songül ne yapsam diye düşünürken aklına bir plan geldi. Hemen Selin hanımı aradı. Onu akşam yemeğine davet etti. Selin de gayet nazik bir şekilde daveti kabul etti ve teşekkür etti Songüle. Selin hanım ve teşekkür etmek... Songül şok olmuştu. Bu konuşmayı duyabilecek başka kimse yoktu yani Selin oyun yapmıyordu... gerçekten pişman olduğunu Songül o sırada anladı... hemen yemek yapmaya başladı. Oğluyla annesini bu gece buluşturacaktı, bu kırgınlık bugün bitecekti.
Eylül, oğlunu da aldı eve geldi. Selime belli etmek istemese de bunu başaramıyordu, Selim annesine nesi olduğunu sorup durdu, Eylül bi bahane uydurdu, "bacağımı vurdum çok acıyo" dedi. Selim de annesinin bacağını öptü, "geçti mi annecim?" diye sordu masumca. Eylül hemen gözyaşlarını silip oğlunu öptü "geçti annecim, bak iyiyim" dedi ve gülümsemeye çalıştı...
Songül yemek hazırlarken Selin geldi. Evi inceleyip oturdu. Songülün yemek yaptığını görünce yanına geldi. "Tabaklar nerde Songül? Ben de sofrayı hazırlıyım." der. Songül kalakalmıştı, Selin hanım ve iş yapmak? Bu kadın harbiden değişmişti. "Siz bırakın ben yaparım, misafirsiniz siz." der. Selin de terslemeden "ne misafiri? Oğlumun evi değil mi sonuçta? Ben misafir değilim. Hadi söyle nerde tabaklar?" der. Songül de gülerek gösterir. Selin sofrayı kurmaya başlar, Songülse bir yandan ocağın başında yemeği pişirirken bir yandan Selini izler...
Serkan eve geldiğinde Eylül yemek hazırlıyordu. Karısının yanına gitti ve öptü yanaklarından. Ama Eylül sessiz sessiz ağlıyordu, yanakları ıpıslaktı, Serkan farketti. "Nooldu Eylül, ağrın mı var? Gel geç otur şöyle, ben yaparım...." der. Eylül onu durdurdu. "Hayır hayır, ağrım yok, iyiyiz" der. Serkan da hemen sorar "e o zaman nooldu canım? Ya sen yine Özleme mi üzülüyosun? Bak canım o iyi olacak....". Eylül yine susturur Serkanı, "İyiyim canım valla, hormonlar işte..." diye geçiştirir. Serkan inanmıştı.
Güney eve geldiğinde gördüğü manzara karşısında şok olmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırgın Çiçekler
FanfictionMaria'sını çok seven Leonardo... Sevdiği için herşeyi kabullenen deniz gözlü bir adam ve onun için herşeyi göze alan bir yosun gözlü kız... Bu ikilinin ve çevresini anlatan bir Kırgın Çiçekler hayali senaryosu...