38

2.3K 96 11
                                    

  Multimedya: Franchesco Lowaski

Furkan bana yaklaşarak ayağıma baktı. Ayağımda ki kızarıklığı görmüştü.

"Böylece ödeşmiş olduk. Sen karnımı yardın, bende ayağını," diyerek geri oturdu. Ben ise konuşmama yeminimi tekrar dirilttiğim için cevap vermedim.

Aslına bakarsam krem sürmem gerekir. Ama ayağa kalkamadığım için kendim alamam. Furkan'a da söyleyemem. Ona muhtaç değilim. Bunları düşünürken aklıma akşam ne yapacağım geldi. Burada mı uyuyacaktım? Ya da yemek? Akşam için yemek yapmam gerekir. Hem bu Recep kılıklı ayıboğanı aç bırakırdım hem de kendim aç kalırdım. Bu durumları düşünürken telefonum çalmıştı. Masa kanepeye biraz uzak olduğu için telefonuma yetişebilmem an meselesiydi.

Ama Furkan benden önce davranıp telefonumu aldı. Arayan kişiye baktı. Soran gözlerle;

"My Darling mi?" dedi. Burak arıyordu. Bir zamanlar eski aşkım olduğu için böyle kaydetmiştim. Türkçesi "Sevgilim" di. Anlamı artık arkadaş.  Mete sayesinde bunun gerçek aşk olmadığını anlamıştım. Mete'nin kendisi de gerçek değildi zaten. Şu an aşka inanmayan tertemiz bir insanım işte.

Futkan telefonumu bana uzattı. Aldım. Açtım.

"Alo? İlayda?" diyerek söze önce girdi. O sırada da Furkan bize kulak misafiriydi.

"Alo, nasılsın Burakcığım?" diyerek karşılık verdim.

"İyiyim ben. Seni sormalı. Ayağın nasıl oldu, iyi misin? Yardıma ihtiyacın var mı? Varsa ben buralardayım seni kontrol edebilirim. " dedi. Burağın branşı doktorluk olduğu için her türlü muayene yapabilirdi. Aslında hiçte fena bir fikir değildi. Gelip ayağıma göre bir krem yazabilirdi bana. Böylece Furkan'a işim düşmez.

"Aslında çok iyi olur. Ama sana zahmet olmasın mı?" dedim.

"Yok şekerim. Ne zahmeti. İki dakikaya kapıdayım," diyerek telefonu kapattı.

Buraya geliyordu. Kapıyı ona mecburen Furkan açacaktı. Yüzündeki ifadeyi çok merak ediyorum. Gerçi onu pek ilgilendirdiğini sanmıyorum ama yine de düşüncesini merak ediyorum.

Daha on dakika olmadan zil çalmıştı bile. İlk çalışta kimse açmadı, yada ben açamadım. İkinci çalışta Furkan bir küfürle kalktı yerinden ve kapıyı açtı. Kapıyı açtığında Burak sorgusuz sualsiz içeri girdi. Beni görsün diye elimi kaldırınca hızlı adımlarla, elinde bir çanta ile yanıma kadar geldi. Ardından Furkan gelerek;

"Zibidi gibi dalmasaydın hoş gelecektin ve sen de hoş bulacaktım, Darling Bey,"

"Kusura bakma! Bir dahakine izin alarak içeri girerim,"

"Bir zahmet!"

Furkan görünüşe göre bu duruma sinirlenmişti. Birisi de benim evime aynen böyle, benden izinsiz girerse ben de şahsen sinirlenirim.

Burak yanıma oturup ağrıyan ayağımı eline aldı. Baktı, baktı, kontrol etti.

"Şimdi bebeğim. Sana bir krem vereceğim. Hep süreceksin. Sürmemek yok. Yüzeysel bir ağrı olduğu için pek korkmana da gerek yok,"

Bebeğim mi? Gerçi ben alışkınım böyle konuşmasına ama yanımda Furkan da olunca bir garip hissettim. Evli bir kadına, arkadaş dahi olsa, bebeğim demek o an hiçte mantıklı gelmedi bana.

"Tamam da ben bunu ayağıma nasıl süreceğim? Dokunduğum anda hemen ağrıyor," diye cevap verdim.

"Tatlım, ağrılar geçici. Sen sür. Aman aman bir ağrılık çekmezsin, emin ol. Güven bana,"

KORKAK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin