-41-

1.9K 99 0
                                    

Henüz uykuya tam dalmamışken "pat" sesliyle yerimden irkildim. Gözlerimi yarı açtım ve kendimi mutfakta, masada laptobun üzerine kafamı koymuş vaziyette buldum. Kafamı kaldırınca, sesin İlayda'nın tavayı yere düşmesinden dolayı  çıktığını gördüm. Bunların yanı sıra, o arada karnım artık açlıktan mideme yapışacaktı. Saate bakınca, bir saat kadar burada uyuduğumu fark ettim. Karnımı tutarak yerimden kalktım ve elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Artık uyku modundan çıkınca tekrar mutfağa döndüm. İlayda salata yapıyordu. Tezgahın üzerinde de iki tencere vardı. Tencerelerden birini açtım ve biber dolması buldum. İkinci tencerede ise yaprak sarması. Sevinçten dört köşe olmuştum resmen. Sanki uzun zamandır ilk defa yemek görüyorum.

"Sen varya bir tanesin," dedim İlayda'ya bakarak. Şu dolmaların güzelliğine bak!

"Tabi ki de (!). Benim yemeklerim mükemmeldir." 

"Ne zamana hazırlansın?"

"Sen gidip Tolga Abine haber ver, bir zahmet masayı da düzenle, ben de hemen getireyim, yemekler hazır zaten," dedi. Çapkın bir gülüş ve bakıştan sonra salona geçtim. Tolga Abim uzanıyordu. Beni görünce hemen sordu;

"Menemen hazır mı?"

"Menemen yok abi," deyince kaşlarını hafif çattı.

"Nasıl yok? Ben sabahtan beri burda dört köşe oldum açlıktan,"

"Abi bende sevinçten dört köşe oldum. İlayda yemek yaptı. Dolma ve yaprak sarması var," deyince sanki gözlerindeki dolar işaretleri yerine yaprak sarmasını görmüş gibi oldum. Biz ailecek böyleydik. Yemek varsa, o an bizim için hiçbir şey yemekten daha güzel olamaz.  Babam hariç.

"Vay anasını satayım. İlayda resmen dolma ve yaprak sarması mı yaptı?"

"Vallahi Abi. Bende inanamadım. Yemek yiyeceğiz lan,"

"Ondan değil lan. Biz iddiaya girdik yemek yapabilmesi için. O da yapmış,"

"Sen bununla sakın iddiaya falan girme. Çünkü her türlü kazanıyor ha bu Safoz," dedim ve masaya yöneldim. Masadaki gereksizleri kaldırınca İlayda da gelmişti. Yemekler masaya dizilince artık yemeye başladık.

Ev yemeklerini hazır yemeklere tavsiye ederim. Çünkü yemek yaparken insan mutlu olmalı. Eğer yemek mutluyken yapılırsa bu enerji yemeğe bulaşır ve yemek yiyince insan mutlu olur. İlayda da hep mutlulukla yemek yapıyordu. Bu yüzden yemekten önce asla onu kızdırmamaya çalışırım. Kötü enerjinin bana bulaşmasını istemem.

Karnımız artık patlayana kadar yiyince hemen kalktım ve üst kata çıktım. Sportif giyinerek aşağıya geri indim. Kilo almamak için biraz yürüyüş yapacaktım. İlayda dış kapıya yöneldiğimi görünce sordu;

"Nereye Furkan bu saatte?"

"Yürüyüş yapacağım, senin gibi şişmemek için, " dedim. Kaşlarını çattı ve ayağındaki terliği çıkartarak kafama tam isabet etti. Anlamıyorum bu kızdaki nişancılık nereden geliyor?

"Sen bana şişko mu diyorsun? Şişko senin ebendir," dedi. Terliği ona geri attım ve;

"Güzel tahmin. Babamın dediğine göre ebem de öyleymiş zaten, çaktırma," dedim. Kapının kulpunu açarken arkamdan seslendi;

"Dur! Bende yürümek istiyorum," dedi.

"Hmm. Bir düşüneyim. Olmaz." dedim.

"Nedenmiş o?"

"Canım istemiyor da ondan,"

"Senin canına başlarım şimdi. O kadar yemek yaptım sizin için. Hem Burak yürürsem ayağım için daha  iyi olacağını söyledi, "

KORKAK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin