Ece kahvaltıyı hazırlamış ve bizi çağırmak için odaya gelmişti. Göz devirmeden onun davetine icabet yerimizden kalkıp aşağıya indik. Kahvaltı masasına oturduğumuz da derin bir sessizlik başladı. Sanki hava bugün çok daha soğukmuş gibi. Ya da insanlar bugün bir değişiklerdi. Sebebini bilmiyorum ama bugün gerçekten bir terslik vardı. Masaya oturduğumdan beri bu vardı.
İştahla yemeğimizi yerken Ece sürekli bana, hasım gözlerle bakıyordu. Ne bu abartılmış sinir? Çok büyük bir olay olmamıştı. Ben bu olayın çok uzamamasından yanayım. Yine de onun bana davrandığı gibi davranmaya devam edeceğim.
Furkan, aniden telefonunun çalmasıyla masadan kalktı. Furkan'ın kalkışıyla birlikte soğuk bir rüzgar esti. Cam kenarına kadar ilerleyip telefonu öyle açtı. Gidene kadar onu gözlerimle takip ettim. Telefonla konuşmaya başlayınca önüme döndüm. Ece'nin Tolga'nın kulağına bir şeyler fısıldadığını gördüm. Önüme döndüğümü fark edince yemeğini yemeye devam etti.
"Hangi hastane?" diye haykıran Furkan'ın sesi geldi birden. Kendi kendime iç çektim. O tarafa baktığımda Furkan'ın kızardığını gördüm. Hepimiz Furkan'ın bu tepkisine şaşırmıştık. Tolga hemen masadan kalktı.
"Noldu Furkan? Ne haykırıyorsun?" diye çıkıştı Tolga.
Furkan gözü yaş dolu bir şekilde, "Babamı hastaneye kaldırmışlar, acil hastaneye gitmem gerekiyor. Bir şeyler yapmalıyım, babam ölüm döşeğinde abi! " diye kekeledi. Tolga kaskatı kesilmişti. Ve bende öyle. Furkan vakit kaybetmeden hızla dış kapıya doğru koştu ve dışarı çıktı. Ardından bende harekete geçtim ve koşarak ona yetişmeye çalıştım. Arabasına doğru koştuğunu görünce bende peşinden gittim ve kendimi son anda arabaya yerleştirdim. Furkan öylesine teleşlı görünüyordu ki, benim arabaya bindiğimi bile fark etmemişti. Son süratle arabayı kullanıyordu. Hemen arkamızdan Tolga'nın arabasının geldiğini gördüm. Tolga da en az Furkan kadar arabayı deli gibi kullanıyordu. Kısa sürede hastaneye geldiğimizde Cenk Abi'nin arabasının da orada olduğunu gördüm. Onun arabasıyla birlikte bir sürü arabayı da görmüştüm. Sağıma baktığımda Furkan'ı göremedim. Arabadan inmişti sanırım. Biraz sonra onu hastanenin merdivenlerinde, Tolga ve Ece ile birlikte gördüm. Onların içeriye girişini izlerken, birinin arabanın camına tıklatmasıyla irkildim. Cama doğru baktığımda Burak'ı gördüm. Furkan'ın arabanın üstünde bıraktığı anahtarı aldım ve arabadan indim.
"N'aber İlayda?" deyip gülümsedi.
"Senin ne işin var burada?" diye sordum.
"Yapma İlayda. Ben doktorum. Normal değil mi?" deyince cevap vermedim.
"Fırat Abi sanırım hastalanmış. Ona bakmak için beni çağırdılar." diye devam etti.
"O zaman içeriye geçelim hemen. Furkan çok kötü olmalı," deyince Burak yüz ifadesini değiştirdi.
"Furkan mı? Evet haklısın. Babası sonuçta," omzumu tutarak, "Hadi gidelim," dedi. Burak'ın bu davranışına şaşırmıştım. Furkandan bahsettiğimde de o şaşırmıştı. Bu durum bana çok anormal gelmişti. Yine de fazla kafama takmadım.
"Merak etme İlayda. Sen sadece birden Furkan deyip konuyu değiştirince öyle bir tepki verdim," deyip gözünü kırptı Burak. Bir psikoloji uzmanı olarak aklımdan geçenleri anlamıştı. Onun sözüyle hastaneye doğru ilerledik.
İçeriye girince, Burak oda numarasını sordu ve hızlı adımlarla o odaya doğru gittik. Furkan, kafasını Tolga'nın omzuna yaslamıştı. Hareketsiz duruyordu. Burak ilk iş Furkan'ın yanına gitti. Bende peşinden gittim. Furkanın yüzünü çevirince kıpkırmızı olduğunu ve gözünün etrafında yaralar olduğunu gördüm. Kendine zarar vermişti anlaşılan. Burak ve Furkan göz göze gelince, Furkan yüzünü Burak'ın ellerinden kurtardı ve avaz avaz bağırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKAK | TAMAMLANDI
RomantizmHem romantizm hem eğlence okumak istiyor iseniz doğru yerdesiniz. İYİ OKUMALAR.... Kapak Tasarımı : Enabel