Eğlence artık bittikten sonra dışarıya, kapının önüne çıktık hep beraber. Tolunay ve İlayda'nın gelmesini bekliyorduk. Tolga Abim Tolunay'ı çağırması için İlayda'yı göndermişti. Ece, onun için çok değerli bir varlık olduğu için kıyamadı onu göndermeye ve daha yakınlaşmaya yeni cesaret ettiğim İlayda'yı gönderdi. En nihayetinde onlar da gelince otoparka kadar yürüdük. Tolga Abim ve Ece el ele yürüyorlardı. Ulan sadece bir kaç saat yoktum. Bunlar ne ara sevgili olmuşlardı?
İlayda ile Burak yan yana yürüyorlardı. Burak'ın İlayda'yı alıp götürme hissi nedense beni çok korkutuyordu. İlayda'ya karşı, gitmesine izin vermediğimi söyledim ama bunu Burak'ın yüzüne nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum. O an korktuğum başıma geldi ve Burak konuşmaya başladı.
"Furkan, İlayda benimle gelmek istiyor," dedi. Kalbim küt küt attı. Kalbim "O gidemez, sen ne dersen onu yapmak zorunda," diyor. Beynim, "Bırak gitsin, sen şimdi izin verirsen kıçı kalkar," diyordu.
"Furkan," diye seslendi Burak. Elini gözümün önünde salladı. Yüzüne baktım ve ciddileşmeye çalıştım. İlayda'nın yanına geçtim. Ellerimi yavaşça İlayda'nın eline geçirdim ve ellerini tuttum. Sanki "benim" dercesine. İlayda irkildi ve saşkınca yüzüme baktı. Masum gözlerle ona bakıyordum ben de. Bu bakışmanın ardından İlayda bana karşılık verdi ve elimi tuttu. Burak'a dönerek:
"Burak, İlayda gelemez. Yani ben izin vermiyorum, benim hanımım o," dedim. Burak ağzını açarcasına şaşırmıştı. Bunu dedikten sonra İlayda elimi sıkmaya başladı. Hala elini tutmuş vaziyette, Burak'ın yüzüne bakarak arabama kadar yürüdüm ve onları geride bıraktım. Adımlarım hızlıydı ve kısa sürede arabaya vardık. Arabanın başında durdum. Kapıyı açtım ve içeriye yerleştim. İlayda'nın tepemde dikildigini görünce ona baktım. "Ne var?" anlamında kafamı salladım. Tuttuğum elini salladı ve;
"Furkan, bu şekilde arabaya nasıl binebilirim?" diyerek tuttuğum elini gösterdi. Elimi gevşettim ve ellerinin elimden kayışını izledim. Öyle ki 'gidecek' korkusundan ellerini bırakmayı unutmuştum. Yanıma oturunca :
"Kemerini tak, arabayı hızlı kullanacağım, uçarsın falan başımıza dert almayalım," dedim. Buna karşın bana gülerek :
"Merak etme kaçmayacağım, arabayı hızlı kullanma bahanesiyle göndermeler yapma," dedi. Arabayı çalıştırmıştım. Ellerine baktı ve devam etti, "Ellerimi kıpkırmızı yapmışsın hayvan, ben bu ellerle rahat rahat nasıl sana yemek yapacağım?"
"Ulan sen bu ellerle bana yemek yap, ne zaman istersen seni Darling'in evine seni kendim götürürüm,"
"Yok daha neler?"
"Sen de hiç elini çekmedin. Çok meraklısın heralde benim güzel ellerime. Malum güzel elleri buldun kaçırmayayım dedin,"
"Delirdin herhalde. Ben seni rezil etmemek için sana karşılık verdim,"
"Sen beni bana rezil ettin lan. Evin yemeği yok. Babam hizmetli tutmama izin vermiyor ve beni sana muhtaç bıraktın, pek meraklısın Darling'in evine,"
"Bunların hepsi benim suçummuş gibi konuşma,"
"Senin suçun, ben şimdi gayrimeşru bir kızın evine gidip ona sahip olsam sen ne yapardın? Delirmez miydin?"
"Denesene lan bi? Sonra babamın kulağına gitsin. Seni bir güzel pataklasın. Sonra ben geleyim. Önce seni boğayım sonra o kızı gömeyim,"
"Ya tabii tabii. İşte sen de bana bunu yaşatıyorsun. Dua etmelisin şu ana kadar. Çünkü babam ve baban bilmiyor, tanımadığım bir oğlanın evinde kaldığını"
"Tamam ya kapat konuyu. Burak'tan bezdirdin resmen. Neden eğlenmedin orada? Mal gibi bize baktın?"
"Işine gelmeyince kapat konuyu zaten. Neyse. Seni gördük. Çok güzel eğleniyordun (!). Geldiğimde hiçte mutlu görmedim seni,"
"Çünkü sen yoktun. Seni düşünüyordum. Sen gelmeyi reddetmiştin. Eve kızlar almaktan bahsediyordun. Geldi mi kızlar? Ne yaptın kızlarla? Bizim için güzel planlarım vardı. Eglenecektim ama sen çok geç geldin,"
"Kız yok. Asıl senin saçma planların neydi anlatsana bir?"
"Kafana pasta atmak. Yüzünde su balonu patlatmak ne bileyim işte senin kıçına tekme atmak falan filan,"
"Sen? Sen mi bunları bana yapacaksın? Benim ne yapmamı istersin? Saçını çekmek, makyajını bozmak, tikinle oynamak,"
"Bu mümkün değil, ayrıca benim su balonlarım hazır zaten, o zaman bir savaşa ne dersin?"
"Başlatma savaşına. Ben zaten midem ile savaşıyorum. Eve varınca senden bir yaprak sarması istiyorum,"
"Emredersiniz, başka (!). Bu saatte yaprak sarması mı yapılır ya? Ne kadar aç bir insansın be,"
"Açım tabii ki de. O zaman sen ne yapılabiliyorsan ondan yap,"
"Ya Furkan sen başıma bela mısın ya?"
"Tatlı bela demek istedin heralde (!)," diyerek göz kırptım. Bunun sonucunda sustu ve bana cevap vermedi.
****
Kısa zamanda eve varmıştık. Ben odamda üstümü giyinirken İlayda mutfakta Abim ile yemek yapmaya çalışıyorlardı. Eşofmanlarımı giyince aşağı indim ve mutfağa geçtim. İlayda hazır çorba yapmıştı ve bensiz içiyorlardı. Masada her zaman oturduğum yere geçtim ve çorbamı yudumlamaya başladım. Tolga Abim erkenden bitirip gidince İlayda ile yalnız kalma fırsatını bulmuştum :
"İlayda, senin uyuduğun odada Tolga Abim kalıyor. Sanırım benim odamda kalacaksın."
"Ya yine balkonda mı yatacağım ben bu soğukta? Neyse Tolga için değer," dedi.
"Sana balkonda yatmak zorunda olduğunu kim söyledi?" diyerek biraz yaklaştım.
"Nerede yatacağım Furkan?"
"Odamıza çıkalım buluruz. Yani odama çıkalım," dedim. Bu arada Tolga Abim çoktan uyumaya gitmişti. İlayda bana karşın gözlerini devirdi ve masadan kalktı. Ben de peşinden giderek odama kadar çıktım. Kapıyı kapattım ve etrafa bakınmaya başladık.
"İlayda yerde yatar mısın? Hani daha alışkınsın ya sen," dedim. Kafasını aniden bana doğru çevirdi ve:
"Furkan. Seni şimdi yer yatağı yaparım üstünde uyurum (!). Ne diyorsun sen lan? Sen yerde yatacaksın tabii ki," diyerek tepki gösterdi.
"Benim yerde uyumadığımı biliyorsun. Yer yatağı olamayacağımı da biliyorsun, hem ben zat-" derken sözümü kesti.
"Sus lan bir. Bir şey buldum," dedi ve yatağımdaki nevresim takımı kaldırdı, yatağı açtı. Daha sonra etrafına bakınmaya başladı.
"İlayda ne yapıyorsun sen?" diye sordum ama beni takmadı. Dolabı açtı ve içinden büyük yastıklar aldı. Yatağın üstüne çıktı ve yastıkları tam ortaya yerleştirdi.
"İlayda bunlar ne?" diye tekrar sordum.
"Bak şimdi Furki. Yatağın sağ tarafı benim, sol tarafı senin. Araya yastıklar koydum ki birbirimizi görmeyelim, çarpmayalım diye."
"İlayda, o kadar küçük yastıklarla birbirimizi görmemek, çarpmamak mümkün mü sence? Hem sen hayvan gibi yatmıyor musun, değil yatağın yarısı hepsine sahip olursun."
"Saçmalama bence. O kadar değil," dedi ve yatağın kendi için ayırdığı kısma attı kendisini. "Hadi uyuyalım, benim çok uykum var," diyerek yorganı üstüne attı. Yatağa doğru gittim ve yatağıma yerleştim. Bu alan benim için çok dar olmuştu. Ama benim için hiçte problem değildi. O yanımdaydı çünkü.
Bu bir ara bölümdür.
Lütfen oylamayı unutmayın. ❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKAK | TAMAMLANDI
RomanceHem romantizm hem eğlence okumak istiyor iseniz doğru yerdesiniz. İYİ OKUMALAR.... Kapak Tasarımı : Enabel