Soğuk bir esinti, yağmur çiselemesi ve ferah bir pazar günü. Dışarıda köpeklerin arsızca havlaması üzerine uyandım. Pencere açıktı ve yağmur yüzünden içerisi biraz ıslanmıştı. Bir zahmet yatağımdan kalkıp camı kapattım. Bedenimin buz gibi olduğunu fark ettim. Yarı çıplak vaziyette yatarsam böyle üşürüm tabii ki. Yatağıma tekrar girip uyumaya çalıştım. Ama bir kere zaten uyandığım için ikinci kez uyumak zor geliyordu. Bu yüzden telefonumu alıp saate baktım. Saat 15' e geliyordu. Gerçekten çok geç bir zaman. Hava da soğumaya başlamıştı artık. Camdan ağaç dallarının nasıl sallandığını görebiliyorum. Akşam camı açtığım için içeriside bayağı soğumuş olmalı. Üşütmüş de olabilirim. Kim bilir?
Etrafımı süzerken yani başımda duran komodinin üzerinde bir şey olduğunu fark ettim. Dönüp baktığımda, İlayda için aldığım gül ve bir not. Önce notu aldım. Ön tarafta benim notum yazılıydı. Notun arka tarafına bakınca;
"Beni bir gülle kekleyeceğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Gelip özür dilersen daha kafi."
Allah Allah! Hediyemi reddetti. Üstüne üstlük özür dilememi istiyor. Tabii canım, çok kolay, Furkan hemen gelip özür dilesin (!). Böyle olmaz. Kendisi bilir. Kağıdı aldığım gibi fırlattım. Ben ona muhtaç değilim. Vazifemi yerine getirdim. Benden bu kadar. Gerisi kendisine kalmış. Ben sadece yaptığım hatayı düzeltmeye çalıştım. Bu kadarı da fazla.
Yatağımda biraz ısınıp düşündükten sonra kalktım. Üzerime bordo renkli bir kazak giyindim. Dolabın kapağındaki aynadan kendime baktım. Normal ev hali gibi giyinmiştim. Bugün pazar günü olduğu için holdinge gitmeyeceğim. Belki dışarı çıkarım biraz. Kahvaltı çağırmak için telefonumu aldım. İnternetten numaralara bakıp birini buldum. İlayda ya muhtaç olmadığıma göre kahvaltıyı ondan isteyemem. Numarayı tam arayacakken Cenk Abim aradı. Telefonu açar açmaz verdiği mutluluk enerjisiyle beni gülümsetmeyi başardı.
"Furki. Nasılsın yakışıklı?" diye girdi. Bana her zaman yakışıklı derdi Cenk Abim.
"Yeni uyandım abi. Tam kahvaltı çağıracaktım sen aradın. Sen nasılsın abi?"
"Ben iyiyim. İyiyim de, yenge yok mu? O niye hazırlamıyor?"
"O hala mal gibi benle konuşmuyor. Allah senin belanı vermesin abi. Kıza rezil ettin beni. Kız o güle karşın ne yazdı bana biliyor musun?"
Gülerek, "Ne?" diye sordu. Başta biraz dursam da en sonunda cevap verdim.
"Yok keklenmezmişte, özür dileyecekmişimde sonra daha daha kafi olurmuş."
"Kız haklı oğlum. Özür dile o zaman."
"Ya abi bir sus ya. Banane, böylesi daha iyi zaten. Yoksa konuşur konuşur kafamı şişirir."
"Neyse, sonra konuşuruz bunu. Tolunay bizde. Babam da bizde. Dedik Furkan da karısını alsın gelsin kahvaltı yapalım. Ama senin yengeyle aran bozuk. Gelemezsin."
"Dur bi abi ya. Belki gelebilirim. Yemek yeriz hep beraber ne güzel işte. Niye gelemem? Sen merak etme. Ben İlayda' yı ikna ederim. Ayağı içinde bir bahane bulurum."
"Tamam. Telefonunu bekliyorum. Bekli bir haltı beceremezsin falan."
"Tamam abi. Görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım. Onların evinde mis gibi kahvaltı var ve ben gitmeyeceğim, olur mu öyle şey. İlayda her türlü gelmek zorunda zaten.
Ben küçük çocuklar gibi sevinçle merdivenlerden indim. Ama İlayda yoktu. Nerede şimdi bu kız? Evet, odamda olmalı. Ayağı ağrıdığı için aşağıya inememiş olmalı. Merdivenlerden indiğim gibi tekrar yukarıya çıktım. Odamın kapısında durdum. Önce nefes aldım. Sonra kapıyı açtım. Başta kapının sesinden korktu. Yatağın üstünde oturuyordu. Bakışlarını önce benim üstüme tuttu sonra kafasını çevirdi. Daha fazla vakit kaybetmeden yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKAK | TAMAMLANDI
RomanceHem romantizm hem eğlence okumak istiyor iseniz doğru yerdesiniz. İYİ OKUMALAR.... Kapak Tasarımı : Enabel