26

2.4K 109 0
                                    

Evde misafir olmalı. Çünkü salondan sesler geliyor. Aslında babamın pek de çok arkadaşı yoktur. Ama şu an birisiyle konuşuyordu. Böğürtülü sesleri buraya da geliyor. Arada da karının sesi geliyordu. Zaten kahkaha atmasa olmaz.

Gelen misafirin kim olduğunu görmek için odamın kapısını aramadım. Aralık kapıdan tek gözümle salona bakmaya çalıştım. Ama bir dakika ya. Ne alaka bu adam şimdi? Bunun bizim evimizde ne işi var? Babamla ne konuşabilir ki? Fırat Abi nin babamla ne işi var?

Ne konuştuklarını duyamıyorum ama babam sürekli 'evet' anlamında kafasını sallıyordu. Karı da gülüyordu. Onu bu kadar mutlu eden ne ki?

Bir süre Fırat Abi nin gitmesini bekledim. Sonunda gidince babamın yanına gittim. Neler olduğunu öğrenmem gerekiyor.

"Baba. Fırat Abi nin ne işi var burda?"
Babam tam cevap verecekti ki karı araya girdi.

"Öylesine geldi. Seni tanıyormuş ta babanı da tanımak istemiş canim (!)"

Babamın başka bir şey söylemesini engelledi manyak. Araya girmese şaşardım zaten.

Babam "İlayda. Bugün benle annen kahvaltımızı dışarda yapacağız. Sen istersen burda yap kahvaltını."

"Ne kahvaltısı baba ya. İşe gidicem ben zaten."

Ece yi aradıktan sonra direkt olarak Erhan Bey in evine gittik. Benim görevim yemek yapmak olduğu için kafede ki kadar yorulmuyorum. Ama sanırım temizlik biraz daha zor. Çünkü o kadar tozun içine girmek o kadar da güzel değildir.

Ev boştu biraz sanki. Erhan Bey ortalıklarda görünmüyordu. Temizlikçiler den birine sorunca Erhan Bey in Barış Bey diye biri ile filan bir mağazaya gittiğini ve bu yüzden sadece akşam için çorba hazırlamamın yeterli olacağını söyledi.

Barış Bey de kim şimdi? Hayatımıza yeni yeni insanlar dahil oluyordu artık. Sadece bir kaç haftada bu kadar kişi tanımak çok fazla bana göre.

Çorba hazırlamak sadece 10 dakikamı aldığı için Ece ye yardım ettim. Bu ev kaç odalı ya? Temizle temizle bitmiyor. Ece yi anlayabiliyorum şimdi. Ama işin ucunda fazla para var. En azından bize göre.

Yorulunca ara verelim dedik işimize. Ben ikimize de bir kahve hazırladım. İkimizde salondaki büyük kanepeye yerleştik. Hem kahve içiyor hem de televizyondan müzik dinliyorduk.

Zilin çalmasıyla ikimiz de irkildik. Kapının önünde temizlik yapan hizmetlilerden biri kapıyı açtı. Gelen kişi Furkan olunca gözlerimi devirip önüme döndüm. Neden hep peşimde bu benim ya?

Ece onu selamlayıp yanımıza oturtturdu.
"İlayda Furkan içinde bir fincan kahve yapabilir misin?"

"Ama ben-"

"Lütfen?"

Eceyi kıramam. Mutfağa gittim. Bilerek kahvesini iğrenç yaptım. Biraz karabiber, biraz pul biber, azıcık tuz ve karıştır. İşte mis gibi kahve. Bunu içinde yüzündeki yansımayı çok merak ediyorum. Kahvenin yanına su koymadan götürdüm ki aksırınca içmesin. Yaşasın kötülük. (!)

Salona geri dönünce Furkan nin içeceği kahveyi sertçe önüne bıraktım. Bana bakıp ağzını okuyarak "Sakin." dediğini anladım. Kahvesini bana bakmaya devam ederk içmeye başladı. Yüz ifadesi hiç değişmedi. Ama o kadar pul biber tuz ve karabiber koymuştum. Mümkün değil bu kahveye dayanabilmek.

Ben hışımla yerimden kalkıp mutfağa gittim. Furkan a hazırladığım kahveye baktim. Acaba az mı koydum ne? Teyit etmek icin Furkan a hazirladigim kahveden bir yudum içtim.

Öhhö öhhö bu ne be? Gözlerim kıpkırmızı ve yaş dolu bir şekilde suya ulaşmaya çalıştım. Hala öksürüyordum. Birdenbire gözümün önünde bir bardak su dikildigini görünce elinden alıp içtim. Nihayet öksürüğüm durdu.

"Çok ta güzel kahve yapıyormuşsun.(!). Maşallah sana (!).

Suyu bana veren Furkan dı. Ne ara buraya geldi?

"Ya ne demezsin. Ölüyordum az daha."

"Ya ben içseydim o kahveyi? Dua et senin bu kahveye bi boklar soktuğunu tahmin ettim. Yoksa cezanı ikiye katlardım."

"Anlamadım benim ikiye katlanacak bir cezam mı var?"

"Tokatı unuttun mu?"

"Aslında bunun için senden özür-"

"Özrün reddedildi. Ben başka bir şekilde bunu telafi etmeni istiyorum."

"Nasılmış?"

"Tokat attığın yanağımı öpeceksin."

"Aa. Manyağa bak. Ben senin sandığın kızlardan değilim. İstersen bir tane daha vurayım."

"Peki. Demek dediğimi yapmayacaksın. Bende intikam alayım bari. Unutma. İntikam soğuk yenen bir yemektir."

"Aman Tanrım. Çok korktum(!). Görüyor musun? Ellerim titriyor."

"Sen dalganı geç. Benim alacağım intikamı görünce keşke öpseydim diyeceksin. "

"Ben o yanağına tükürürüm lan." Olduğum yerde doğrulup "Çık burdan yemek yapacağım." 

"Aslında ben yarınki plan için geldim."

"Haberim var. Git."

Furkan gidince hemen birkaç dakika sonra gelecek olan Erhan Bey için çorba yaptım. Ece nin işi bitmişti ve beni bekliyordu. Zil çalınca kapiyi Ece açtı. Erhan Bey ve yanında başka biri daha vardı. Sanırım sabah hizmetli nin söylediği Barış Bey olmalı. Erhan Bey direkt olarak içeri geçerken Barış Bey Ece ile tokalaştı. Heralde onu ev sahiplerinden biri zannetti.

Onlar masaya oturup yemeği bekleyince geç kalmadan servise başladım. Masaya bakınca Ece nin de oturduğunu gördüm. Hayırdır Ece ye ya. Nerde olduğumuzu unuttu galiba.

Ben servisi bitirip mutfağa dönecekken Barış Bey in sesiyle durdum.

"İlaydaaa. İstersen sen de gel bizimle yemeğini ye."

Anlaşıldı. Demek ki Ece yi masaya oturtan Barış Bey idi.

"Teşekkür ederim. Ben mutfakta yerim."

Ben mutfağa geçip Ece yi bekledim. O sırada çorbamı da içtim. Furkan için hazırladığım kahveyi de döktüm. Ece birkaç dakika sonra dönünce

"Ece ne işin var o masada?"

"Ben de oturmayacaktim aslında. Barış Bey çok rica etti. Ben de kabul ettim."

"Peki Erhan Bey in de izni var mıydı?"

"Zaten onun izniyle oturdum."

"Ha iyi. Tamam. Gidelim mi artık? "

Çantalarımızı alıp evin yolunu tuttuk. Bugün hava güzeldi. Şu an karanlık ama hava yine de güzel. Ece ile eve kadar yürümeye karar verdik. Yürürken ayakkabılarımı çıkartıp çıplak ayakla yürüdük.

KORKAK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin