YÜREK IŞILTISI Bölüm 135

10 10 0
                                    

132

Sonra şunu yazdı: "Eminim şimdi sen bir yıldız kümesinin tam ortasındansın. Seni ilk gördüğüm andaki gibi düşsel ve güzel ve iyi."

Sonra şunu yazdı: "Sen bana o kadar çok lazımsın ki şimdi, o kadar çok yalnızım ki... yoksun... ama seni düşünüp hissetmek sanki yanımdaymışsın hissini veriyor."

Notları ağaçlara yerleştirdi. Öylesine bıraktı. Belki rüzgarla havalanırlardı. Kim bilir? Eh, belki kar altında kalmazlar. Belki bir ruhani güç ya da başka bir olasılık, başka bir şey onları mucizevi biçimde kaldırır ve o yıldız kümesine uçurup götürürdü ya da onun gerçekte olduğu yere, yaşıyorsa eğer.

İnsan en iyi, en güzel şeyleri içinin kan ağladığı zamanlarda bulmayabilir. Ama bulduğu da olur. Mucize gibi. İnsan ona en iyi gelen şeyleri beklenmedik zamanlarda bulur. Ustası böyle derdi. Şu kağıtlara notlar yazmak da cidden antika; ama çok mucizevi gelmişti ona. Bir paydaş, bir arkadaş bulmuş gibiydi. Bir gerçek dost, bir akıl almaz derin bir bilge edinmiş gibiydi. Bu notları yazmak içini rahatlatıyor ve üstündeki bütün ağırlığı alıyordu sanki. Hafifliyor ve yenileniyordu.

Malikanenin bahçesinde rahat döşeklerde oturup defterine şiirler yazdığı günler aklına geldi. O zamanlar şair olmak istiyordu ve her gün şiir yazıyordu. Buruk bir gülümseme yayıldı yüzüne.

Kağıtlara yazılı mesajların mucizevi bir sıvı gibi havada çoğaldığını ve yüzlerce binlerce milyonlarca kelebeğe dönüştüğünü ve istediği yerlere ulaştığını hayal etmeye çalışıyordu.

Kağıda şunu yazdı: "Düşlemek, bilmekten daha önemlidir."

Kendini bu oyuna fena kaptırdığını fark edince korktu.

İçinden bir ses şöyle dedi: "Aklını kaçıracaksın, buna bir son ver, bu deliliğe bir son ver!"

Diğer ses şöyle dedi: "Ben aklımı kaçırmam, en zor zamanlarda kaçırmadım, şimdiden sonra asla. Ben dayanıklıyım!" dedi, ben dayanıklıyım; çünkü hasret ağır basıyor, onlara kavuşmadan ölmeyeceğim, onlara kavuşmadan ölmek yasak bana!"

Yola koyuldu.

Sürekli o notları yazacaktı. Yaza yaza o notlardan bir ruh oluşurdu, sonra onlar kelebek ya da martılar gibi kanat çırpmaya başlardı, sonra gitmeleri gereken yerlere uçup giderlerdi. Eğer inanırsa buna. Eğer çok yürekten isterse. Usta öyle demez miydi? Usta öyle şeyler anlattığı zaman ne kadar saçma sapan gelmişti gözüne ve ses etmemişti. Bu moruk zırvalıyor diye geçirmişti içinden. Gerçekleşmesi imkansız şeylerdi onlar. Ancak filmlerde olurdu öyle şeyler. Usta şöyle demişti: "İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil, prensipleri ve inançlarıdır... Aynı şeyi yaz. İsa aynı şeyi yaz. Delilik; aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir ve sabırlı olup devam edersen cidden farklı sonuçlar alıyorsun. Aynı şeyi yinele. Aynı şeyi; ama yürekle ve ruhunla. Israr ve kanaat etmek büyülü kapılar açar" demişti usta. "Bir dilim ekmek, bir kaşık şeker, bir küçük kuşun kalbi... bir ufak esinti... bir karınca... kalbinde dünyanın bütün gücünü ve erdemini saklar. Sonsuzluğu..."

Genç adam delirdiğini düşündü.

"Not yazma, uğraşma. Saçma."

"İşe yarayacak!"

"Delilik bu. Cidden delirmeden bu saçmalığa son ver!"

"Yok. Ne demişti usta: İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz. Delice inanmak şart. Hem delirmedim. Galiba delirdim."

"Hayır; hayale devam et, o notların kuşlara dönüşüp gerekli yerle gittiğini hayal et."

"Çıldırıyorsun; bu sonun olacak!"

"Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir." Derdi usta. "Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin."

"Boş versene hayali. Aklını başına topla. Yoksa sonun kötü olacak! Şizofren olacaksın. Gerçeği yitireceksin. Hayal kurma. Gerçekten kopma! Sadece hayal kurmak öldürür. Bilgin yok. Bilgi yok hayal kurmada."

"Hayalgücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayıkapsar."

r

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin