YÜREK IŞILTISI Bölüm 53

13 24 0
                                    

51

"Çıkmanın bir yolunu bulabilir misin?"

"Bilmem; hangi geri zekalı bu tuzakları yapmışsa!"

Güldü: "Babam... Annemin sözünü dinlemeliydim. Evden uzaklaşmamalıydım. Bir çare bulsan iyi edersin; yoksa burada donarak öleceğiz. Her yolun bir sonu vardır. Annem meleklerden söz ederdi. Meleklere inanır mısın?"

"Boş ver sene melekleri. Çözüm bulacağım!"

Armağan ağlıyordu: "Ailemi bir daha göremeyeceğim. Bugün küçük kardeşimi öpmedim. Her sabah onu öperek uyandırırdım... Ölmek korkunç. Onlarsız olmak daha korkunç."

"Bu aptal çukurların işi ne var burada?"

"Burası hayvanların çaya geçiş noktası.

"Sen oraya nasıl düştün?"

"Tuzaklara av yakalandı mı diye bakarken kayıp düştüm içine."

"Yaralı mısın?"

"Bu tuzakta sivri kazıklar yok. Tuzakların boş olduğunu anlayıp geri döneceğim sırada tuzağın ötesinde topal bir domuz gördüm. Onu tuzağa düşürmek için kovalarken ayağım kaydı ve düştüm çukura. Aslında onu yakalamayı gerçekten canım çekmiyordu. Çünkü topaldı. Aciz ve zayıf görünüyordu. Ama babam bir şey becerdiğim için buna sevinirdi. Senin ailen var mı?"

"Bir zamanlar vardı."

"Çözüm düşünüyor musun?"

"Elbette. Ama ayı burada bir yerde diye tahmin ediyorum, onun gittiğinden iyice emin olunca buradan kurtulmanın çaresini düşünürüm. Sana bir sorum var. Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?"

"Yumurta tavuğun kıçından çıkar elbette." Güldü.

"Bunu niye sordun?"

"İçin ısınsın diye."

"Hiç güzel günler yaşadın mı? Bana yaşadığın güzel günlerden söz eder misin?"

"Neden?"

"İçim ısınır."

Rabbani güldü: "Şimdi birden gözümün önüne geldi biri. Annem bana bir yaz günü dondurma almıştı elimden tutup. Deniz kenarıydı, insanlar denize giriyordu. O an çok güzeldi. Bir de; küçükken mutfağa girip pasta yapacağım diye tabağı çanağı unu ortalığa saçmıştım. Her neyse. Ayı oradan gitmiş olmalı. İşe başlayayım" dedi. Tırmanarak tuzaktan çıkmayı denedi; ama kaydı. Belinden bıçağı çıkardı. Kazıkları tek tek yerinden söktü, kısaltıp toprağa çaktı onları, yerde bulduğu taş parçasıyla, basamak olacak biçimde sıralıyordu. Sonunda yüzeye çok yaklaşmıştı, başını yavaşça çıkarıp çevreye baktı, ayı yoktu, tırmanıp çıktı, kayanın arkasında bıraktığı mızrakları, okunu, yayını ve küçük baltasını alıp geldi diğer tuzağın yanına.

"Vay be! Başardın! Beni uyuttuğunu düşünüyordum oysa."

Rabbani, ağaca yanaştı, uygun uzun ve kalın dalı kesti baltasıyla. Sonra dalı getirip tuzağın içine sarkıttı. Armağan dala maymun gibi sarıldı ve tırmandı: "Sana sonsuza dek borçluyum!" dedi, elini uzattı, el sıkıştılar. "Gidelim, çok üşüdüm" dedi. Armağan zayıf bir çocuktu. 14 yaşındaydı.

Ormanda bir yere geldiler. İri bir çam ağacının arkasındaki mağaraya girdiler.

"Burası bizim yeni evimiz. Eskiden daha küçük bir evimiz vardı. Burası kurtların iniydi. Ama artık bizim. Nasıl buldun?"


İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin